...
tanrı , boynuna ip geçirilmiş bir halde ''ok corral''e götürülmüş , kendini aklamak için at olmuştu . atlar tanrı'ya inanmadıklarından onu gübrelerine karıştırmışlardı . tanrı utançla kişniyordu . atlar kendilerini savunmak için çifteler atıyorlardı , çünkü mutluluklarının bilincindeydiler .
ara sıra çevremde dil kışkırtmaları algılıyordum , ama kısırlaştırıcı sözcükler hemen işe el koyuyorlardı . alfabe , gramer , söz dağarcığı , söz dizini , uygarlık , dil yanaçları , doğallık , bastırma , hepsi vardı .
haloperidolün hiç tadı yok . hiç fark ettirmeden bir sovyet bozguncusuna yutturulabilirdi . bir ay önce monde'un üçüncü sayfasında çıkmıştı . haloperidol , gerçekliği yatıştıran ve saldırganlığı azaltan bir sanrı doğurucudur . gerçekliğe haloperidol günde üç kez , toplam yüzelli damla verilir .
sayıklayan bir hastaysanız , haloperidolün üzerinizde hiçbir parkinson etkisi olmaz ; kereste gibi kaskatı kesilmezsiniz . gerçekliğe iyice uyum gösteriyorsanız , normalsiniz , damlaların etkisiyle parkinson belirtileri gösterirsiniz . böylece şizofreninin fizyolojik bir nedeni ve kalıtımsal umudu olduğu kanıtlanmıştır .
doktor christianssen'in bana güven vermek için söylediği bu sözleri dinledim . bağırıp çağırdım . ''sizin o haloperidolünüz gericinin dikalası . sağcı . baskıcı . öfkeyi azaltıyor , başkaldırıyı önlüyor , devrimci saldırganlığı engelliyor . düşüngücüne karşı .''
danua kuyruğunu oynattı . koca kafasını dizlerime dayamıştı . ''doğrudur'' diye havladı . ''aralarında bir tek anafranil solcudur . uyarıcıdır , coşku vericidir , öfkelendiricidir , iticidir . haloperidol faşo ; anafranil goşisttir .''
havlamasını sürdürdü , bir yandan da kuyruğunu sallıyordu , çünkü köpekler umutsuz değildir .
...
''emile ajar''
''yalan roman'' adlı kitaptan
tanrı , boynuna ip geçirilmiş bir halde ''ok corral''e götürülmüş , kendini aklamak için at olmuştu . atlar tanrı'ya inanmadıklarından onu gübrelerine karıştırmışlardı . tanrı utançla kişniyordu . atlar kendilerini savunmak için çifteler atıyorlardı , çünkü mutluluklarının bilincindeydiler .
ara sıra çevremde dil kışkırtmaları algılıyordum , ama kısırlaştırıcı sözcükler hemen işe el koyuyorlardı . alfabe , gramer , söz dağarcığı , söz dizini , uygarlık , dil yanaçları , doğallık , bastırma , hepsi vardı .
haloperidolün hiç tadı yok . hiç fark ettirmeden bir sovyet bozguncusuna yutturulabilirdi . bir ay önce monde'un üçüncü sayfasında çıkmıştı . haloperidol , gerçekliği yatıştıran ve saldırganlığı azaltan bir sanrı doğurucudur . gerçekliğe haloperidol günde üç kez , toplam yüzelli damla verilir .
sayıklayan bir hastaysanız , haloperidolün üzerinizde hiçbir parkinson etkisi olmaz ; kereste gibi kaskatı kesilmezsiniz . gerçekliğe iyice uyum gösteriyorsanız , normalsiniz , damlaların etkisiyle parkinson belirtileri gösterirsiniz . böylece şizofreninin fizyolojik bir nedeni ve kalıtımsal umudu olduğu kanıtlanmıştır .
doktor christianssen'in bana güven vermek için söylediği bu sözleri dinledim . bağırıp çağırdım . ''sizin o haloperidolünüz gericinin dikalası . sağcı . baskıcı . öfkeyi azaltıyor , başkaldırıyı önlüyor , devrimci saldırganlığı engelliyor . düşüngücüne karşı .''
danua kuyruğunu oynattı . koca kafasını dizlerime dayamıştı . ''doğrudur'' diye havladı . ''aralarında bir tek anafranil solcudur . uyarıcıdır , coşku vericidir , öfkelendiricidir , iticidir . haloperidol faşo ; anafranil goşisttir .''
havlamasını sürdürdü , bir yandan da kuyruğunu sallıyordu , çünkü köpekler umutsuz değildir .
...
''emile ajar''
''yalan roman'' adlı kitaptan