31 Ağustos 2009 Pazartesi

özgürlük...

okul defterlerime
sırama ağaçlara
kumlar kar üstüne
yazarım adını

okunmuş yapraklara
bembeyaz sayfalara
taş , kan , kağıt veya kül
yazarım adını

yaldızlı tasvirlere
toplara , tüfeklere
kralların tacına
yazarım adını

ormanlara ve çöle
yuvalara çiğdeme
çın çın çocuk sesine
yazarım adını

en güzel gecelere
günlerin ak ekmeğine
nişanlı mevsimlere
yazarım adını

gök kırpıntılarına
güneş küfü havuza
ay dirisi göllere
yazarım adını

tarlalara ve ufka
kuşların kanadına
gölge değirmenine
yazarım adını

fecrin her soluğuna
denize , vapurlara
azgın dağın üstüne
yazarım adını

bulutun yosununa
kasırganın terine
tatsız kaba , yağmura
yazarım adını

parlayan şekillere
renklerin çanlarına
fizik gerçek üstüne
yazarım adını

uyanmış patikaya
serilip giden yola
hınca hınç meydanlara
yazarım adını

yanan lamba üstüne
sönen lamba üstüne
birleşmiş ellerime
yazarım adını

iki parça meyveye
odama ve aynaya
boş kabuk yatağıma
yazarım adını

obur köpekçiğime
dimdik kulaklarına
acemi pençesine
yazarım adını

kapımın eşiğine
kabıma , kacağıma
içimdeki aleve
yazarım adını

camların oyununa
uyanık dudaklara
sükûtun ötesine
yazarım adını

yıkılmış evlerime
sönmüş fenerlerime
derdimin duvarına
yazarım adını

arzu duymaz yokluğa
çırçıplak yalnızlığa
ölüm basamağına
yazarım adını

geri gelen sağlığa
kaybolan tehlikeye
hatırasız ümide
yazarım adını

bir tek sözün şevkiyle
dönüyorum hayata
senin için doğmuşum
seni haykırmaya özgürlük


''paul éluard''

çeviri : melih c. anday - orhan v. kanık

30 Ağustos 2009 Pazar

seni yazsam...

seni yazsam yüreğimin en kuytularına
kılcala
başsız tesbih gibi dönmek mi sevdam
talihsizlik mi
gün batımı erken olur burada
belâ erken doğar
hınç , kavga , edepsizlik kör kütük
seni yazsam yıldıza
güneşe , kara buluta
filizlenir mi sevdalar çorakta
korda
dağ yeli meltemi yüreğim
sevdam hüznüm senin hayâlindir
seni yazsam kağıda kalem yetmez
dil usanır kağıt korkar
ben seni patika yolunda
kaçak maden ocaklarında sevdim
bulutlar yere iner bahar olanda
gün kararır
gece korkuları hasrete karışır
zemheri soğuğunda yanar bir yanım
bir yanım yanar temmuz korunda
baharda boran itte öfke
şiirleri tutuklanır sevdamın
tiyatro afişleri yırtılır
gün doğanda yine , yarın
yeşermek için umut umut
sevda sevda
bıraktım seni
şehirlerarası otobüs garında


''beta''

ciwan haco (nisébîna rengîn)...




albüm için link
rar şifresi (key) : sisedekibaliklar

melodiler...

01- nisébîna rengîn
02- levhatî ye
03- çaw Bella
04- pejna te naye
05- nazîké
06- demé beré
07- perde
08- keçké
09- li şarê jînê
10- emân emân

le silence de lorna (2008)...


karşılıklı bir anlaşma gereği uyuşturucu bağımlısı olan claudy ; formalite evliliği yapmış ve lorna'nın , belçika vatandaşı olmasını sağlamıştır . uyuşturucu bağımlılığından kurtulamaya çalışan claudy sakin ve kendi halinde biridir . her ne kadar çıkar gereği evlenmiş olsalar da lorna'dan hoşlanmaktadır . ve uyuşturuyu bırakması için lorna'dan kendisine yardım etmesini ister . bir gece durumu ağırlaşan claudy hastaneye yatmak zorunda kalır . lorna bu arada başka bir formalite evliliği için bir rusla bu işin aracılığını yapan taksi şoförü fabio sayesinde anlaşmak üzeredir . ama bu iş için de boşanmış ya da dul olması gerekir . filmin bundan sonraki kısmı lorna'nın kötüleşen psikolojisini yansıtmaktadır . fabio'nun claudy için yaptığı plan onu rahatsız etmeye başlar . ve olaylar bu çerçevede gelişip şekillenir . konusu itibari ile oldukça hoş ve sade bir film . avrupada birçok kişi tarafından yapılan formalite evliliğinin ne şekilde ticarete dönüştüğünü ve duygusuzlaştığını hoş bir dille anlatıyor bizlere .



sunu : proleter balık




29 Ağustos 2009 Cumartesi

dersim belgeseli...

gülendam...

ve sonra ,
güneşin doğuşu canlandırıyordu karanlık yürekleri
bir gülümseme
bir de umut kalmıştı dünden
göç gidiyordu güneye
çatlamış dudaklara su yerine
güneşin azgın ışıklarını sunuyordu tanrı
düşünceyle etrafını süzdü gülendam
on dördündeydi
okulu da vardı ;
ortaokul ikiden terk etmeseydi
avukat olacaktı
kadının erkeğe hizmet için doğmadığını savunacaktı
gülendam ondördündeydi
nişanlandı
sonra onaltısında yaşlandı
bir oğlu vardı bir de kızı doğacaktı
kocası bir ağaya uşaktı
gece konakta sabah tarladaydı
olmaz dedi gülendam
onyedisinde evden kaçtı
küçük kardeşine vurdurdular
gülendam
gülendam
umut karardı


''beta''

28 Ağustos 2009 Cuma

oi va voi (oi va voi)...




albüm için link
rar şifresi(key) : sisedekibaliklar

melodiler...

01- yuri
02- further deeper
03- look down
04- dissident
05- balkanik
06- black sheep
07- nosim
08- dry your eyes
09- worry lines
10- spirit of bulgaria

rage against the machine - bulls on parade...

trafik terörüne karşı operasyon istiyoruz...

bir başka bayramın yaklaştığı şu günlerde , her bayram olduğu gibi onlarca insan trafik kazalarında hayatını kaybediyor . bu kazaları ve ölen insanları ufak birkaç ayrıntıdan oluşan haber gibi gösteren , fakat yaklaşık iki yıl öncesinde güneydoğu'da ölen askerlerin hemen ardından gündemi jet hızıyla değiştiren ve operasyon tamtamları çalan sahte basın kuklaları , barutla beslendiklerini bir kez daha kanıtlamışlardı . hükümet ve basın aynı dönemde bayram süresince trafik kazalarında ölen 88 kişiyi sanırız insan yerine koymuyor olacak ki ; aynı günlerde hayatını kaybeden asker cenazelerini gündeme taşıyarak , ölen 88 kişiyi bir kenara itip , toplumdaki milliyetçilik hastalığını daha da onulmaz duruma sokmayı başarmıştı . ama bu savaş ve operasyon hazırlığının sadece kürt sorununa yönelik olmadığı ; dahası yıllardır hesapları yapılan ortadoğu'ya ilişkin emperyal hedeflerin bir parçası olduğunu çok iyi bilinmektedir . yıllardır gizli planları yapılan asıl amaçlara yönelik operasyon isteğiyle yanıp tutuşan savaş ağaları , dolarları ve euroları için deri çantalarını hazırlamışlardı .

o dönemde bayramın hemen birkaç gün sonrasında oynanacak bir de futbol maçı vardı tabi . yunanistan'dan gelen açıklamalar sonrası , türkiye ordusu ve körüklenmeye hazır ''vatanseverler'' iyice ateşlenip , dört gözle bu maçı beklemeye başlamışlardı . ilginçtir ki , bu maç esnasında televizyon ekranları koca türk ordusunu yardıma muhtaç bir durumda gösterip , ''mehmetçikler'' için yardım kampanyaları düzenliyorlardı . hatta cep telefonunuzun mesaj bölümüne girerek yazıp gönderdiğiniz bir sms ile birlikte size , ''ırmağının akışına ölürüm türkiyem'' melodisi de içinizdeki şiddeti canlı tutmak için hediye ediliyordu . anlaşılıyor ki , devlet artık insanlarına sağlıklı hiçbir hizmet sunamıyor ve onları dağlarla , ırmaklarla yani doğanın güzellikleriyle uyutmaya çalışıyor .

yine yakın dönemde bayramlardaki trafik terörüyle ve ''kürt açılımı'' ile oluşan tepkilerin , bir iç ya da dış operasyona dönüşmesiyle oluşacak sorunlar tehlikeli şekilde karşımızda duruyor . insanlar tüm dünyanın güzel olduğunu , herkese ait olduğunu anlamalı artık . tüm dünya bizim , paylaşalım demeyi ne zaman başaracak bu insanlar ?


''proleter balık''

26 Ağustos 2009 Çarşamba

şeytan içimde kendine tahtadan bir ev yapar...

kredi kartlarıyla yapılan sağlık harcamaları
bankaları şatolara dönüştürür
doktorlar beyaz atlarıyla
paralı şovalyelere benzerler
aynı şatonun siyah üniformalı şovalyeleri
kağıt toplayan işçiler
kağıt toplamaktan gözaltına alınır
ve ilk defa ,
kağıt toplamaktan utanır eskiciler
çünkü topladıkları kağıda yazılır ilk suçları
derken , duyguya düşer gözyaşlarım
ne şovalyeleri görür gözüm ; ne de şatoları
sonra ağzımdaki bütün susuzlukla ,
tarlada ;
güneşin altında ,
güzel gözlü dosta ağlarım .


''crispos japon balığı''

25 Ağustos 2009 Salı

gabin dabiré (afriki djamana)...




albüm için link
rar şifresi(key) : sisedekibaliklar

melodiler...

01- sénégal
02- djilbié
03- bibilé
04- guidiga
05- kjima
06- kalé
07- bagà bagà
08- moso
09- mamidi
10- mana mana ko
11- amadou
12- mousso

ters yüz...

içimi dökmek istiyorum !
içine düşmüş olmalı
dalgın gözleri boy veriyor
kendini aşıyor kederleri ,
yaşlar yağıyor gözlerinden
kimse silmiyor
göz göze gelenler başını çeviriyor...
güm , güm , güm !
aceleyle yumruklanıyor kapım
pencereme taşlar atılıyor
aralıyorum penceremi
kapımı ardına kadar açıyorum
kapılardan , pencerelerden
her yerden giriyorlar
açık , kapalı her yerden...

-- hoş geldin demeyeceğim sana !
-- ......
-- eskiden sesler sağır ederdi kulaklarımı . seni çağırırdım gelemzdin !
-- (saatin tik tak sesleri)
-- herkes sustu şimdi ! konuştukça can yakan herkes !
-- (çınnn , çınnn)
-- delirtecek beni bu sessizlik...
-- ......
-- evet evet ! bu ölüm korkusu delirtecek beni , ya da delilik korkusu öldürecek...
-- (kalın bir roman yere düşer)
-- ne içersin anne ?
-- (musluktan şıp şıp şıp akan su sesi)
-- sen de sessizlikle mi girdin eve ?
-- (rüzgâr bir hışırtıyla penceredeki tülü havalandırır)
-- evet...
-- anne !
-- korkma !
-- peki niye bu kadar azaldık ? nasıl da telaşlara kapılıp sürüklendik , unutluduk , kimsesiz kaldık ...
-- ben de , sen de , hepimiz yalnızız . dün berabersek , birkaç gün mola vermekiyiz .
-- anne ? aynalar diyorum aynalara bak , ben çok yalnızım .
-- (bir şangırtıyla ayna paramparça olur . küçük yansımalar yerlere saçılır)
-- kabullen yalnızlığı ! bölüşemeyiz bunu , sarıl ona . hepimiz oradayız ve gün geçtikçe kalabalıklaşıyoruz .
-- (korkarak ve heceleyerek) ama anne ?
-- (yerdeki ayna parçaları ışıkla rakseder ve tavanda onlarca gölgeli ışık oluşturur)
-- söylediklerime inan...
-- (kilisenin çanları çalar)
-- annee ?
-- (annesinin göğsüne başını koymak ister)
-- hayır , bağlanma bana ! dışarı çık bak , en mutlu çift bile yalnız . alış artık buna , alış ! ve şunu iyi dinle :

terk edilmek değildir ;
öylece kalakalmaktır yalnızlık

herkes kendi kuytusuna çekilir
içini çekme öyle , büyü biraz , alış yalınlığa...

-- anne ? şu duvardaki tabloda mıydın ? yoksa aralanmış pencereden , umutla açılmış kapıdan mı girdin ? kefenlere sarıldın , şimdi gelip neden yalınlığı övüyorsun ?
-- büyü artık , büyü !
-- beni iknâ etmeye çalışıyorsun , ben yalnız değilimki sen varsın .
-- (sessizlik uğultuya dönüşür , rüzgâr eser yine . açık kalan kitabın sayfalarını çevirir)
-- anne...
-- ......
-- (gözleri , yıllardır vitrinde duran kırmızı şaraba takılır , şarabı açar iki kadeh getirir ve doldurur şarapla)
-- yalnızlığa şiirler bile yazdım anne , hiç birini okumadın . sen gitmiştin ! şimdi gitme ne olur dinle şunu :

yalnızlığımla en kalabalık sokaklara gidiyorum
aklım sokaktan daha kalabalık , bir başımayım !
şarapla yıkamalıyım eski kahkahalarımı
kırmızıya boyamalıyım gözyaşlarımı...

-- anne burada mısın ? her günüm aynı , biri yazmış hayatımın bir gününü , çoğaltıp duruyor sanki . fotokopi makinesinin ışığını güneş sanıp uyanıyorum , sıcacık çıkıyorum mekineden . aldanıyorum , yeni sanıyorum başlayanı . ama aynı ! hep aynı yalnızlık...
-- ......
-- (sayfaları uçuşan kitabın arasından bir kağıt çıkar)
-- anne bu senin el yazın...

gerçek neydi ? yaşadığımızdan uzak acının içinde kalmış olan gizli bir bilinmeyen mi ? gecenin bir yarısı aynaya yansıyan , rujun dağılmışlığı , gözlerin ağlamaktan akıttığı rimellerin iz bırakmış karartısı mı ? sokakların karanlığından daha izbe görünen , gerçeği açıklayan , yalnızlığın asaleti kadar , zorluğunu da anlatan bir terim mi ?

gerçeği içinde barındıran tek olgu zamanmış
güllerin kırmızılığının yerini almış sararmışlık
kokusunu hissedemez insan ;
ilk günkü kokusunu bilemezsen eğer
bir tütsü yakarsın , ardından ışıltılı mumlar
sevdiğin şarkı mutluluğun anlığı
zamanla odan hoş kokar , tütsü yanar
etrafa dağılır , zaman onu küle döndürür
mumlar parıldar , ışıklandırır odandaki kasveti
yok eder zaman , ışığı eritir
şarkı çalar , müzikle danseder ruhun
hayâliyle şarkı da biter
tütsü mum gibi geçmiş olur
istersen yeni bir mum yak ;
aydınlatsın
istersen yeni bir tütsü tutuştur ;
ferahlatsın
istersen başa al şarkını
aynı duygu yok ,
yokluklarımız tek gerçek...

-- anne ?
-- ......
-- (şarap şişesi ve kadehler yere düşer , kırık aynalar kanar adeta)...



''melek balığı''

blindness (2008)...


filmin başında , kırmızı ışıkta bekleyen otomobil sürücüsü bir anda direksiyon başındayken görme yeteneğini kaybetmesi ile trafiği felç ederek tüm dikkatleri kendisinde topluyor . birden bire oluşan bu körlüğün geçici olduğunu düşünüyor insan ister istemez . ama zaman ilerledikçe bu durumun aynı zamanda da bulaşıcı olduğunu anlıyoruz . japon adamın , karısıyla birlikte göz doktoruna gitmesinden kısa süre sonra , durum iyice engellenemez bir boyuta ulaşmaya başlar . ülkede hızla yayılan körlük , devlet birimlerinin duruma el koymasıyla içinden çıkılmaz bir hâl alır . bu hastalığı kapan her insan belirlenen bir yerde karantinaya alınır . ama pek de iyileşmeleri için çaba gösterilmez , sadece hastalığı kapmayanlardan uzak tutulmaktadırlar . karantinada olan insanlar arasında temel ihtiyaçlardan doğan sorunlar oluşmaya başlar . tabi dışarıda olanların da durumu pek iyi değildir . gün geçtikçe çoğalan bir körlük tüm insanları bir felâkete sürüklemektedir . ve en sonunda insanların devlet güçleri tarafından öldürülmesiyle tam bir kaos ortamı yaratılmıştır . bu durumdan faydalanıp silah elde eden bir grup , karantina bölgesinde kontrolü eline almaya çalışır . kötü durumdan faydalanıp , yiyecek stoklarını eline geçiren bu silahlı grup karantinadaki insanları kullanmaya başlar yiyecek karşılığında . içerde ayrı bir devlet mekanizması oluşturulmuştur adeta . tıpkı kapitalizmde olduğu gibi eldeki sermayeyi korumak onlar için görev olmuştur . bu doğrultuda silah ve şiddet kullanmaktan geri kalmazlar . yiyecekler keyfi olarak dağıtılır . yiyecek karşılığı para isteyen grubun başında yakından tanıdığımız gael g. bernal vardır . parası bulunmayan insanlardan değerli eşyaları istenir . her şey bitince de sıra kadınlara gelmiştir . film , tıpkı kapitalizmin yol kılavuzu gibi bize sistemin tüm aşamalarını sunmaktadır sanki . kadını ve cinselliği bu şekilde dile getirmesi bunu kanıtlar cinsten . birçok sahnede de kadınlara yönelik alışagelmiş sistem çirkinleri de yansıtılmış . kadını sahiplenen erkeklerin durumu işlenmiş bununla beraber . fantastik bir yarı gerilim konulu gibi görünen film oldukça hoş anlatımlara sahip . benim dile getirebildiklerim bunlar . filmde körlük herkesi eşit hâle getirmiş ; tutkular ve değerler önemini yitirmiş durumdadır . izleyin siz de . iyi bir film .


sunu : proleter balık





24 Ağustos 2009 Pazartesi

zaman...

öğretilen derslerin
muhasebesini yapardı zaman
ezberimiz borçlu ;
öğrenemediklerimiz alacaklı
zaten ,
bozulmayan ezberdi
aklımızı kurcalayan

öğrenemediklerimize zaman kalsaydı
güzel olacaktı yaşam
ezberi borçlandırmaya devam etti öğretmen
öğrenemediklerimiz cebimizde
alacağını bekledi
borçlu ezber hep ,
borç kalanı verdi
ve devamında ,
boşluğa düşürdü bizi zaman


''beta''

grup merhaba (memleketim)...




albüm için link
rar şifresi (key) : sisedekibaliklar


melodiler...

01- memleketim
02- divane aşık gibi
03- acıyı bal eyledik
04- diyarbakır ölüleri
05- ağıt
06- ertuğrul ağıdı
07- ne fayda
08- çağırdım yarı yana
09- gurbetten dönüş (enst)
10- romen kızı

22 Ağustos 2009 Cumartesi

gidenler...

unuttun mu gidenleri çocuğum
arkalarından su serpmeleri boş değil
su gibi akıp gitsin diyedir
gelmemek üzere geri

hani o dal gibi delikanlılar var ya
gömülmeye gittiğinden habersiz
binerler sırtına kuş gibi uçarak
o kaç delikanlıyla sevişen tüfeğin

dallanır hasreti konca gül gibi
umudu vardır kavuşmak üzre
bilmezler ki aralarındaki sadık sevgili
onu da sürüklediğini ölüme

yok oluşuna değildir gamı
sevdasının elin olmasına üzülür
dualar okunur onun da ardından
çünkü en iyi yiğit ölüdür



''beta''

21 Ağustos 2009 Cuma

manu chao - la chinita...

johann sebastian bach (brandenburgische konzerte disc 1)...




albüm için link
rar şifresi (key) : sisedekibaliklar

melodiler...

01- brandenburg concerto no. 1 in f major, bwv 1046- allegro
02- brandenburg concerto no. 1 in f major, bwv 1046- adagio
03- brandenburg concerto no. 1 in f major, bwv 1046- allegro
04- brandenburg concerto no. 1 in f major, bwv 1046- menuetto - trio I - polacca - trio II
05- brandenburg concerto no. 3 in g major, bwv 1048- allegro
06- brandenburg concerto no. 3 in g major, bwv 1048- andante
07- brandenburg concerto no. 3 in g major, bwv 1048- allegro assai
08- brandenburg concerto no. 5 in d major, bwv 1050- allegro
09- brandenburg concerto no. 5 in d major, bwv 1050- andante
10- brandenburg concerto no. 5 in d major, bwv 1050- presto

19 Ağustos 2009 Çarşamba

metin & kemal kahraman (renklerde yaşamak)...



albüm için link
alternatif link
rar şifresi (key) : sisedekibaliklar

melodiler...

01. yapma
02. düzgın bava
03. ateşe sor
04. heso ile heso
05. sadece birkaç saatliğine
06. kutsal duvarlar
07. hala Bere
08. diyelim ki
09. ağıt
10. serdo
11. cane

izmir 2008...






fotoğraflar : proleter balık

sınırsız dünya...

zaman babanın akıttığı günlerden bir gün
toprak ananın yeşerttiği yaşamdan bir parça
haritada kalan çizgilerle
yaşamda kalın surlarla ayrılan bir ülke
iktidarda güçlü şişman bir kral
çok yemiş az yedirmiş
tanıdık bir ülke
tanıdık bir kral
ve bir sabah zeytin gözlü bir genç
anasına isyan etmiş
hasat zamanı evini terketmiş
sınırları
elinde kavalıyla yırtıp aşmış
barış şarkıları söylemiş gecelerce

toplanmış insanlar meydanda
gençler
bilinmez topraklara
öldürmeye gitmeyi reddeder olmuşlar
kral çok kızmış
ama faydasız
yaşam çoktan güzelleşmiş
yaşamla güzelleşen insanlar
yıkmış tüm duvarları
gömmüş tüm silâhları
ve bir başka görmüşler dünyayı
daha yeşil daha umutlu
ve daha yaşanılır
kral düşmüş tahtından karanlık kuyulara
tahtı newroz ateşinde yakılmış
el ele kardeşçe yaşamışlar
sınırları olmayan toprakların
mutlu insanları


''zindan delen''

18 Ağustos 2009 Salı

hable con ella (2002)...


güzel bir müzik eşliğindeki gizemli bir tiyatro sahnesiyle başlayan filmde benigno'yu izleyiciler arasında görüyoruz ilk . benigno , bir hastanede erkek hemşire olarak çalışmaktadır . öncelikle bunu belirttim çünkü genel olarak konu benigno'nun yaşamı hakkında ilerliyor . bunun dışında kısa süre sonra kendisiyle iyi dost olacak marco da benzer şeyleri yaşıyor ve hayatları kesişiyor . almadovar filmleri o çok renkliliğin yanında duygusallığın da ön plana çıkmasıyla insanı kendine sıkı bir bağla bağlıyor zaten . ve bu film de konu ve kurgulama açısından oldukça hoş . benigno 4 yıldır komada olan alicia ile ilgilenmek için görevlendirilen hemşirelerden biridir . tüm zamanını onunla aynı odada geçirmektedir neredeyse . bu ona önüne geçilmez bir haz vermektedir . ki bu durum diğer hemşirenin yerine de nöbete kalmasıyla kendini gösteriyor çoğu zaman . kısacası , filmde marco ve benigno'nun içinde bulundukları duygusal zamanları ileri ve geri gidişlerle kurgulanmış bir şekilde izleyeceksiniz . benigno'nun yalnız yaşamında , kadına duyulan sonsuz özlem içinde gizli kalmış ve bir pencere önünde başlayan aşkının ne şekilde oluştuğunu ve sonuçlandığını görünce biraz hüzünlenebilirsiniz . kabaca özet bu . ayrıntıları anlatmıyorum tabiki . ama mutlaka izleyin bu filmi .


sunu : proleter balık





birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...