7 Ağustos 2009 Cuma

çernobil'in karanlık gölgesi...

hayatını çernobil yüzünden kaybeden , tüm şair ceketli çocuklara...

tarih 26 nisan 1986 , sovyet topraklarında çernobil kasabasındayız . saat 12 : 30 . öğlen saatleri , herkes öğlen arasını en iyi şekilde değerlendirme telaşında koşuşup duruyor . ama bilmiyorlardı ki bir saat sonra orada meydana gelecek kaza , tarih kitaplarına bir utanç abidesi olarak kazınacaktı . evet bundan 23 yıl önce çernobilde bir kaza (?) meydana geldi . ve bugün halâ o kazanın acılarını çekmeye devam ediyoruz . sizlere çernobil felâketini ve bu felâketin türkiye'ye olan etkilerini anlatmaya çalışacağım .

çernobil nükleer santralinin 4 numaralı reaktöründe yapılan ve reaktörün zayıf güvenlik sistemlerine meydan okuyan bir deney , çalışanların da ihmâliyle yüzyılın felâketine dönüştü . bu patlama , hiroşima ve nagasaki şehirlerine atılan atom bombalarından , yaklaşık 200 kat daha fazla radyoaktif madde yayılımına neden oldu . kazadan sonra radyasyon bulutları hemen hemen bütün kuzey yarım kureyi sardı . bulutlar 160.000 kilometrekare'lik bir alanı kirletti ve etkileri yıllarca hissedilecek bir tahribata yol açtı .
kısaca patlamanın genel bir bilançosunu çıkaracak olursak ;

**ukrayna'da 125.000 kişi hayatını kaybetti .
**400.000 kişi zorunlu göç etti .

**9.000.000 kişi doğrudan etkilendi .

**800.000 kişi temizlik görevinde çalıştı ve bu ça
lışanlardan 80.000'i hayatını kaybetti . diğerlerinde de duruma bağlı hastalıklar görüldü .
**beyaz rusya'da tiroit 100 kat arttı .


unicef'e göre 1988'den bu yana çocuklarda görülen hastalık oranlarındaki artış oranları ;

**sinir sistemi ve duyu organları %43 .
**kan dolaşımı hastalıkları %28 .

**cinsel organ ve üriner hastalıklar %39 .


bunun gibi hastalıları yazacak olursak sayfalar yetmeyecek ...


kazanın türkiye'ye etkileri :

santralin patlamasının üzerinden 1 ay geçtikten sonra türkiye atom enerjisi kurumu (taek) tarafından yapılan araştırma sonucu karadeniz'de radyasyona rastlandığının , ama bu rakamların endişe edici seviyede olmadığıni bildirmişti . ancak aynı dönemde odtü'lü bilim insanlarının yaptığı araştırmalarda doğu karadeniz'de yüksek miktarda radyasyon tespit edildiği ve çayların acil olarak imha edilmesi gerektiği kamu oyuna bildirilmişti . ancak devletin sözcüsü olan taek bu rapora itiraz etti ve bu raporun gerçeği yansıtmadığını ; çaylarda korkulacak bir şey olmadığını iddia etti . artık devlet babamız olaya el koymuştu ve bununla ilgili yayınlara da yasak getirmişti . halkı rahatlatma ya da bizim deyimimizle ''halkı uyutma'' kampanyası başlatılmıştı . dönemin bakanı aral , televizyonlara çıkarak ekranlarda çay içmiş ve ''bakın ben içiyorum , ben içiyorsam bir şey yoktur'' demekten de geri kalmıyordu . bunun arkasından dönemin çok muhterem az iş veren başbakanı turgut özal ''radyoaktif çay daha lezzetlidir'' derken ; cuntacı ressamımız kenan evren ise , ''biraz radyasyon kemiklere iyi gelir'' diyordu . sistem artık öyle bir hâl almıştı ki , insanların hayatlarıyla dalga geçmekten geri kalmıyorlardı . belki de o dönemde alınmış bir önlem binlerce insanın hayatını kurtarabilirdi .

tarihler 1992'yi gösterirken bakan aral bir televizyon programında ''hükümet gerçekten de bazı gerçekleri sakladı'' diyordu . dinden imandan dem vuran bu insanların bu sözleri , bazı şeylerin gerçekten düşünülmesi gerektiğinin ispatı gibiydi .
çernobil'in kısaca türkiye'deki etkileri ise ;

**1990-2000 yılları arasında kanser hastalarında %50 artış oldu .
**ordu'da 1990'da 50 kanser hastası varken , bu sayı 2000 yılında 2167 oldu .

**giresun'da 2000 yılında 2168 kanserli hasta tespit edildi .
**son 8 yılda erkeklerde akciğer , kadınlarda ise m
eme kanseri %35 arttı .

kazım koyuncu vefatından önce bir şey söylemişti . ''tek bir şeyden korkuyorum , o da kanser'' demişti . ve bu sözünden 2 ay sonra kanser hastası olduğunu öğrendi . kazım'ın 25 haziran 2005'teki vefatından sonra türk tabibler birliği (ttb) ve hopa belediyesi tarafından yapılan bir araştırma sonucunda ortaya çıkan rakamlar endişe vericiydi . son üç yılda bölgede meydana gelen ölümlerin %48'i kanser hastalığındandı ve geri kalanların ölüm nedenleri bilinmiyordu . bu rapor bana bir şeyi hatırlattı . patlamanın olduğu dönemlerde bilim insanları bu kazanın etkilerinin şimdi değil , 20 yıl sonra daha çarpıcı olarak ortaya çıkacağını söylemişlerdi ve gerçekten de 20 yıl aradan sonra her şey ortaya çıktı , çıkmaya da devam ediyor . bizim oralarda (hopa'da) büyükler o dönemleri şöyle anlatırlar :

''bilindiği gibi biz her gün lahana yeriz , lahanasız sofraya oturmayız . o günlerde toplanan lahana yapraklarında her zamankinden farklı olarak , yaprakların üzerinde siyah tozlar görmeye başladık ama yine de mecburen lahanaları toplayıp yıkadıktan sonra yemeğe devam ettik . ne bilelim oğul bizi uyaran yoktu ki . meğer lahana yerine radyasyon yiyiyormuşuz da haberimiz yok...''

biz devletten bugüne kadar hakkımız olmayan bir şey istemedik . her zaman insanların hayatları için bir şeyler talep ediyoruz ve bu taleplerimiz sadece acilen karadeniz'e bir kanser taraması ve bir kanser araştırma hastanesi yapılmasıyla ilgiliydi .

yanan köyler , kentler , ormanlar , hayvanlar gördük . yoksul insanlar , ağlayan anneler , babalar , her gün bile bile sokaklarda yoksul insanlar , ağlayan anneler , babalar her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan kanserli çocuklar gördük . biz de öldük . ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik . binlerce teşekkür size , şair ceketli çocuklar...


''unutkan hamsi''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...