15 Ağustos 2010 Pazar

darbenin ekonomi politiği...

anayasa maddelerinin bir kısmında değişiklik öngören ve ironik bir biçimde 12 eylül'de karşımıza getirilecek referandum konusunda yaşanan tartışmalar , konuyla ilgilenenlerin ya da basını bir şekilde izleyenlerin malumu .

referanduma ilişkin genel bir değerlendirme yapmak istememekle birlikte öncelikle akp'nin , iktidara geldiği ilk günden itibaren kemal derviş'ten devraldığı küreselleşme programının başta ekonomik , siyasi , hukuki ve kültürel düzenlemelerini bir bir hayata geçirdiğini belirtelim . doğal olarak bunu yaparken programın önünde engel teşkil eden bütün hukuki , askeri unsurları ise tasfiyeye zorlayarak hem içerde hem de küresel düzeyde yeni birçok düzenlemeyi hayata geçirmeye çalıştı . akp'yi , bütün açılımlar da dahil anayasayı değiştirmeye iten bu güdü, mhp ve chp gibi burjuva partilerinin bildiği fakat kabul etmedikleri tespitlerinin aksine sermayenin küresel düzeydeki ihtiyaçları olduğunu hatırlatalım...

perspektifsizliğin çaresizliği

hatırlatalım diyoruz . çünkü bugün referanduma ''evet'' diyeceklerin bir kısmı dışında , ''hayır'' ve ''boykot'' çağrısı yapanların geniş çoğunluğu , hem içinden geçtiğimiz sürecin , yani akp'yi ve burjuvaziyi anayasayı değiştirmeye iten sürecin ; hem de 12 Eylül 1980 askeri darbesinin maddi temellerini anlamaktan oldukça uzaktalar .

12 eylül darbesini bizzat yaşayan ve sınıfsal perspektifini az da olsa koruyan kimi solcular , darbenin ordu tarafından , bizzat dünyadaki diğer örneklerinde olduğu gibi patronların ve ulusötesi sermayenin isteği doğrultusunda yapıldığını teslim etmekteler . dahası o dönem , turgut özal'a ve altında onun imzası olan 24 ocak kararları'na fazlasıyla gönderme yaparlar . gel gelelim aynı kişiler yaşadığımız dönemin ekonomik gerçekliğine gözlerini kapayarak , akp'nin gündeme getirdiği birçok yasal düzenlemeyle beraber bugün anayasa değişikliğini , yargı ve ordu karşısında islami reflekslerle girişilmiş politik bir hesaplaşma olarak değerlendirmekten geri durmazlar .

esas olan ücretli kölelik düzenin devamı

tam da bu açıklamaların ardından bugün anayasanın değişmesini isteyen patronlar , 12 eylül sabahı darbe anayasası için çırpınıyordu . dünyanın hiçbir yerinde darbeler generaller istiyor diye olmaz . kapitalizmin krizini parlamenter demokrasiyle çözemeyen burjuvazi bir başka burjuva yönetim biçimi olan darbeleri , dünyanın birçok yerinde hayata geçirmiştir . ''Serbest piyasa ekonomisi söz konusu olduğunda faşist diktatörlüğü parlamenter demokrasiye tercih ederim'' biçiminde bir cümleye benzer bir ifade eden liberal iktisadın önemli şahsiyeti hayek'in bu tespiti defalarca doğrulamıştır .

benzer şekilde şili'deki darbe üzerine yaptığı açıklama da fazlasıyla çarpıcı :
''bir diktatörlük kendini sınırlayabilir ve kendini sınırlayabilen bir diktatörlük izlediği politikalarda sınırları olmayan bir demokratik meclisten çok daha liberal olabilir''

kısacası ordunun kendinden menkul rejimlerin değil kapitalist mülkiyet ilişkilerinin koruyucusu olduğunu görmemiz gerekir . bugün aynı tüsiad ve ulusötesi sermaye işçi sınıfının ortaya koyacağı toplumsal muhalefeti ve öz örgütleri karşısında askerlere , postallarını giymeleri emrini vermekten bir an olsun geri durmayacaktır . belki bu kez ''koç'' ailesinden değil ama burjuvazinin darbe isteklerini belirten mektup e-mail olarak ''boyner''den askerlere yollanacaktır...


''alıntıdır''

yazının tamamı için burayı tıklayın

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...