''ama ben , hâkim oldum kendime
basarken gırtlağına kendi şarkımın''
''mayakovski''
kadın , yeni doğmuş bebeğin üzerine yağan yağmurun , zor bir hayatın habercisi olduğunu düşündü ve çocuğuyla beraber intihar etti . kimse kızmadı kadına . hem sonra , bir hayat öteki hayatın kaydından başka nedir ki ? neyse , alâkası yok belki ama frida'nın bir girdap olduğunu söyleyebilirim . ona yakın olan herkes , ıslak ve boğularak , içeri çekilmek isterdi . çünkü ellerindeki boyalar hayatın ve ölümün imgelerinden başka bir şey değildi...
kapitalizm insanlarda bilinç yitimine neden olur . ve mumdan kelebekler yapılır meksika'da... bir de iskeletler... emek duvarı... emeğin bir ritmi vardır . emeğin bir estetiği vardır .
''gpu'' ve franco , 1937 mayısında barcelona'da binlerce işçi önderini öldürdü ! mayıs ayında , bazen bir silâh sesinde , bazen eski bir kokuda , bellek nasıl da ölülerin kemiklerinin saklandığı bir mahzene dönüşüyor...
gerçekten gerçeküstücülük burjuva düşünüşünün bir biçimi miydi ? aynı şekilde burjuva dünyasının anlamsızlığının son nefesi miydi ? gerçeküstücülük . giysi dolabında , siz gömlek görmeyi beklerken karşınıza çıkan bir arslan . gerçek ve imgelem . bilinç ve bilinçaltı...
bir fotoğraf , makineyi tutanla makineye bakan arasındaki diyalektik ilişki . lenin bir defasında trotsky için :
''l.d. bir idam mangasının önünde olsa , son arzusu bir tarak olurdu'' demiş .
ölü çocukları beslerler meksika'da . ölümü , şaraplar ve müzikle kutlarlar . buz gibi bedeniyle ölü bir çocuk duvarda elbisesinin içinde , dans edenlere bakar...
insana husu veren bir şey . istavroz ve türban... mermiler gökyüzünden hızla geçtiğinde , yırtılan sizin gökyüzünüzdür...
yaşlı kadın 1930'ların başında tek yiyeceği olan mantarı , kendi dışkısıyla gübrelerken :
''keşke marx , kapital'i yazacağına onu kazansaydı'' der...
farelerle ve mantarlarla gelecek kışa hazırlık yapan insanlar . devrimciliğin görevi , mantar yetiştimek ve fare beslemek . ölülerini gövdeye indiren ailelerden , ölmüş torunun dilini ateşte kızartan yaşlı adam...
''sosyalizm , zenginliğin toplumsallaşması yerine ; yoksulluğun toplumsallaşmasına dönüştü''
stalin , cumhuriyetçi ispanyolları anca ispanyol altınları ele geçtiğinde silâhlandırdı . andres nin , erwin wolf ve rudolf klement boğazı kesilerek öldürülmüştü .
stalin tarafından yollanan antika silâhları soğutmak için idrar kullanan asker işçiler...
ispanya yıkımın eşiğinde elindeki dünya devrimi şarkısını , stalin'in kötü bestesiyle franco'ya ; yani burjuvaziye teslim etmeye hazırlanıyordu . işçi kadın yasaklanan grevin ardından :
''geçmişi sildiler , geleceği de silecekler'' diye bağırdı !
hitler'in , amerika'lı komedyenden aşırdığı bıyıklara hayran olan stalin , bir tane de kendisine istiyordu . stalin , bıyığını hitler'le ittifâkı'nın simgesi olarak kırpıp kısalttı... stalin soylu bir hasım değildi . stalin'in siyasi ufku son derece dardır . kurumsal düzeyi aynı dercede ilkeldir... yaratıcı imgelemden yoksun , asık suratlı bir deneycinin zihniyetine sahiptir .
stalin : ''ayak seslerini işitmezsem bir insana güvenmem''
stalin'in güveni kitlelerin eylemsizliğinde , büyük rusların uyuklayan ezeli düşüncelerinde , bozkırların bağnaz ulusçuluğunda yatıyor . yosif gösteriyi ve yanılsamayı her zaman sevdi . sonraki yıllarda sinemanın kölesi oldu . stalin kürtajı yasakladı . aileyle birlikte ulusu kutsadı...
''işçiler , yeni tanrınız lenin'dir . ben onun elçisiyim''
stalin'in ezber belleği güçlüyken , hayâlgücü eksiktir . bu yüzdendir ki hayâlgücünün yokluğu nedeniyle , farklı olan herşeyden korkması onun en büyük kusuru hâline gelmiştir...
raylar üzerinde koşar adım ilerleyen trenin en ucuz kompartımanında kadın : ''her dostluk bir aşk ilişkisinin farklı bir biçimi olarak başlar''
düşmanımı tanıyarak kendimi keskinleştiriyorum . düşmanlığın yakınlığı ne kadar derindir . ben , düşmanım ne değilse oyum !
paul ve laura lafargue'ler gibi yapmak eleanor marx'ın peşinden bütün yaşlılık alâmetleriyle kaçıp gitmek . intihar... eskimeyen yüzyıllık yöntem...
engels : ''ruhun hüzünlerinin tek etkili panzehiri bedensel acılardır'' derken , sovyetler bir kışla gibi yönetiliyordu . yumruk ve silâh sosyalizmi...
shostakovich arkasını kollamalı . çocukların günlükleri bile ''gpu'' tarafından okunurken işçilerin iktidârı , kitaplarda mürekkebin kızıllığından başka bir şey değil...
pushkin ve lermontov'dan sonra mayakovski...
ölmeden önceki son oyunu yermilov'un leningrad prömiyerini yerden yere vuran bürokratlar . mayakovski öldüğünde yermilov'un adının bulunduğu pankartın indirilmesiyle ilgili not vardı geriye bıraktığı .
aşkın , sanatın ve devrimin diyalektiği . sanat hayatı yaratır , onun kopyasını çıkartmaz ya da onu yansıtmaz...
devrim insafsız bir metres hline dönüşmüştü ! mayakovski'nin tebessümünün bana erişmesini bekleyeceğim .
stalin'in karısı intihar eder ! tekerleklerimiz hecelerin üzerinden zorlanmadan ilerledi .
savaşta erkekler kendilerini keşfederler .
trotsky natalia'ya : ''sen sevme eğilimimi bir çocuğun esnetebileceği biçimde esnettin . sevgi de bu esnetme eğilimidir . bir aşk macerası kendi hayatımızdan kısa bir geziyle uzaklaşmaktan başka nedir ki ?''
''crispos japon balığı''