30 Nisan 2009 Perşembe

güneş...

dışarıda hava henüz aydınlanmamış olacak ki oturma odasının lambası gecenin karanlığına meydan okurcasına yanıyordu . küçük tüpün üzerinde ; garip sesler çıkartarak kaynayan çayın buharı , cama bir yaz resmi çiziyordu ,dışarıda yağan yağmura aldırmadan ...
o , hep böyle günlerde farkına varırdı yaşadığının . derin derin soluk alırdı ,sıcak yatağı terkederken soğuk odada. soğuk havayı her içine çekişinde ; yazdan kalma şiirler okuyordu ciğerleri . okunan şiirin ardından da bir ufak tebessüm kaplardı yüzünü .gülümserdi dudakları ,konuşmazdı ; okunan şiirlere beste yapardı sessizce . sessiz olmayan bir baharın , kuş seslerinin düşleyerek ... ''yaşayacaksın mesela ''... derdi , sonunu ise uzunca bağlardı sevdalı bir süşün koluna ...

sonra , yatmadan az önce kulaklarının üşümemesi için giydiği beresinin ,başında olmadığına aldırmadan giydi çoraplarını . ilk önce çoraplarını giyerdi nedense. sonra dışardaki ,o yakıcı soğuğu evin içine borularla taşıyan ve musluktan ,sıcak bir türkü gibi akan suyu yüzüne her vuruşunda ; güneşlerin doğacağını ve baharların mutlaka ve mutlaka yüzünü yakacağını mırıldanırdı ...
kısılan ateşin üzerindeki çayın kokusu ,yağmurun kokusunu bastırırken ,küçük teypten yayılan yanık bir türkü ; hiç gidilmemiş bir coğrafyanın sıcak bir sabahını odaların içine taşıyordu ...
ve tekrar düşünüyordu yaşamanın güzelliğini , gözlerini her açtığında doğanın güneşle banyo yaptığını görünce .''tıpkı çırılçıplak bir insan gibi'' derdi ...beyaz ..bembeyaz bir bedenin tertemiz coşkusu ...yalansız ...bu heyecan değil mi insanı yaşatan !!
bisküvisini çaya her bandırdığında dağılmasından korkmuyordu. bol şekerli sıcak çay ; tatlı bir dudağın ,bedeninde dolaştığını hatırlatıyordu ona .onun için uzun tutardı çay sefasını .içtiği her bardak çay ; yıllarca süren bir aşkı beyaz sayfalara mürekkepliyordu sanki ...
hiç telaşsız giydi elbiselerini bir bir . o kızıl etek ne kadar da yakışıyordu kızıl saçlarına . yatağın içinde dün gece unuttuğu beresini de taktıktan sonra ,o çok sevdiği mor atkısını doladı sevda kokan boynuna .korkmuyordu kıştan ,soğuktan . bir umut filizinin tohumlarını besliyordu yüreğinde .suluyordu tohumu sıcak şiirleriyle bahar çiçeklerinin .türküyle ,heyecanla bekliyordu o ilk güneşlerin yaktığı dünyayı .bekliyordu umutlarının filizlenmesini ...bekliyordu , habersiz terkeden kuşları .bekliyordu aynı kuşları ,yapacakları yuvaları .bir de uçurtma yapmış ; üzerinde bir çocuk resmi olan ... bekliyordu baharı .uçuracak , siyah gri bulutlara karşı uçurtmasını , güneşe ulaşmak için ...

gazetesini aldığı o küçük bayiinin yanındaki bankta oturan çocuğa ve yediği simide baktıktan sonra ; her zaman olduğu gibi , bir şiir geçirdi içinden ;çocuğa sıcak bir çay niyetine ve geçti caddeyi bir solukta .ayakkabısına dolan yağmur ,ilginç seslerle rahatsız ediyordu ve garip bir çığlığı dinliyordu , nereden geldiğini bilmeden ...
gün yeni ağarıyordu ... akşamın yıldızları , ufuktan maviliklere bırakıyorlardı yerlerini . ay dede de ,okula gitmeye hazırlanan çocuklara son bir kez görünüp gidecekti . küçücük insanlar ufaktan başlamışlardı uğraşlarına ; geçen sabah treninin umutla haykırışıyla .tren de geçmekte olduğu kente geldiğini muştuluyordu , uzaktan bastığı çığlıkla .çığlık ,ovayı uykusundan uyandırmış ve mektup gibi girmişti pencerelerden içeri . horoz , bastırılan sesine karşılık vermeye çabalıyordu umutsuzca ...
tam bu sırada , trenin çığlığıyla uyandı . yüzünü yıkayan güneş ,dağların arasından öylece öpüyordu gözlerini . kış rüyasına girmeyi başarmış ama sıcak yüreği yağmurları unutmadan , güneşe hasret bir yaşam düşlemişti . ve şimdi güneşin doğduğu yere ; doğuya , uç doğuya gidiyordu . yolculuğu güneşeydi onun , hiç molasız yolculuğu ...kızıla kesmiş yüreği güneştendi . umutları , sevdaları güneşten ...
umudu , her sabah doğan güneşti ...yolcuydu o .

''crispos japon balığı''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...