29 Nisan 2009 Çarşamba

bir hışırtı...

aslında denizler mavidir bilir misin , ya da biraz da yeşil...griye bulanmış sulara , siyaha bulaşmış derinliklere deniz demeye dilim varmıyor benim . geldiğim yer suyun öteki yakası . kanım ayak uyduramıyor kasvetine anadolunun .hüzün kokusu alıyorum buram buram ,dağlarda uçuşan martılardan . düşlerimdeki bembeyaz martılar ; dünya barışının beyaz güvercinlerine inat ,huzurla yüzerlerdi bir zamanlar , maviliğinde içimin denizlerinin...artık içimi temelli terkettiklerini keşfetmiş bulunuyorum . zaten çoktan ,resimlerden çıkartılıp atıldı bulutların kenarına iliştirilen martı silüetleri . şimdi tuvallerden siyah kargalar sarkıyor salkım saçak . sebebini merak ettim bir süre ve sonunda çözdüm . bir arkadaşım açıklayıverdi ''martılar çöplüklerde uçmaya çalıştılar denizi terk ettiler ..ve onlar artık çevre kirliliğinin bir simgesi '' dedi ve asla bir resme giremezlermiş ,kirlenmiş beyaz giysileri ile ...

içim sızlayarak martıların giysilerini temizleyebilmeyi düşlüyorum hala. denizimin kokusu ...denizimin kıyısı ... mavisi...biraz da yeşili ...nerede şimdi, hışırtısını dinleyemediğim dev dalgaların ?...yüzümde serpintisi dolaşamadığında tuzlu rüzgarın ; başlıyorum usuldan , yaşam bu mu ? ya da başka bir deyişle bu yaşamak mı ? diye sormaya...hem bilir misin ki balıkların sesi çok neşelidir aslında . ağız dolusu seslenirler birbirlerine , kaygan derilerine tutunmuş yaşamlarının gücü yettiğince . denize düşme talihsizliğine uğramış bir simit parçasını paylaşmaya çağırırlar birbirlerini. ve yine bilirler ki ; büyük balık ,küçük balığı yutar ! ama seslenişleri donmaz dudaklarında . ıslak gövdelerindeki kıpırdaşma ; yaşam kavgasının erdemine dönüşüp yüzgeçlerinde soluklanır ve belki de ,son bir kuyruk darbesine takılır kalır . sudaki yaşamda gam yoktur bilir misin ? yeter ki suyun içinde olmaması gereken bir nesneye tutunmasın yazgıları . bir olta iğnesine kanmak ve çırpınmak , gergin misinayı sallayarak ...yazgıları değildir aslında .ya da olmamalı ! şimdi kirli ve pis bir kentteyim . sevda, paslı iğnesine takmış zokayı... misina gergin .yazgım bu değil aslında .ya da olmamalı . bana ait olmayan havalarda soluk almayı bilmiyorum .ben rahimdeki suyun usta dalgıcıyım .şimdi ise ; yüreğimdeki cenin ,yüzgeçlerine sevdalı bir pirana gibi , akciğer solunumuna geçmeyi reddediyor .çok net olarak görüyorum ki ; kıyılarımda sarı çizmeleriyle suya girmiş adamlar var . ellerinde ; kirli soluk ışıklarıyla göz kırpan gemici fenerleri ve ağırlaşmış ağlar ile çığlıklar atıyorlar ! büyük balık , küçük balığı yutar ! kuralını bile bozdular . şimdi ise ; eğri büğrü gövdeleri ve kirli elleriyle ördükleri ağlarını topluyorlar . ağlar gergin ve ağır .yarı bellerine kadar suya girmiş adamlar , sarı çizmeli ...ağlarında , balıklar var ...
sana , asla yanıtlamak zorunda olmadığın son bir soru daha sorayım sevdiğim ..balıklar da ağlar , bilir misin ?..


''uçan-kaçan balık''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...