bu sabah da dünkü kadar soğuk bir hava var . gözlerimi açıp baktım pencereye doğru . kar yağıyordu . bir anda o kadar sevindim ki , beklemiyordum bunu . hiç aklımda yokken yağması ne hoş diye düşündüm . kısa süre sonra unuttum tüm bu düşünceleri . iki odalı soğuk bir evin ortasındaki sıcak yataktan çıkınca düşüncelerimi değiştiren soğuk gerçekler vardı bana bakan . rutubetlenmiş duvarlar , yanmayan bir soba , bütün gece soğuktan buz gibi olmuş giysiler ve siren sesiyle işbaşı yapan bir fabrika...
yine de içimi ısıtan bir şeyler var bu soğuk havada , unutturan herşeyi... bak ! ağacın yaprakları yok ! pencereye eğilmiş nası da duruyor öylece . ağacın yaprakları yok . ne komik değil mi ? içimden bu duruma delice gülmek geçiyor . ağacın yaprakları yok . yaprakları yok ! anne baksana , ağacın yaprakları yok ! aynı senin gibi... onun da dökülmüş umutları !
işe gitmeden önce yaksam mı sobayı acaba ? yeni doğan yavru fareler üşümesin . ne de sevimliler . insansı bencillik onları nasıl da sevimsiz bir canlı yapmış oysaki . ama ben seviyorum onları . ve buradalar şu an , insanlardan daha yakınımdalar... insanlar... ah nasıl da kendilerini olduğundan farklı bir yaratık olarak görürler onlar . anne baksana ? insanların suratlarında nasıl bir mutsuzluk var , görebiliyor musun ? bazıları nasıl da çirkin bakıyor , korkuyorum . çocukları da kendilerine benzetmeseler sakın !
artık duygular da lüks oldu . herşeyi tek başımıza yaşamaya başladık anne . aşkı , sevgiyi... artık konuşmak gereksiz . konuşuyorlar bizim yerimize . düşünmeye de gerek yok , düşünüyorlar . kimim ben ? yaptığım hangi işte kendim varım gerçekten ? ne oldu insan ? artık kendimize insan demeye de gerek kalmadı sanki...
ağacın yaprakları yok baksana ! kuşların kanatları yokmuş gibi bir şey bu . delice gülmek geliyor içimden . kuşları ve çiçkeleri seversin sen anne . sana bir çiçek alsam doğum gününde , çiçeğe üzülürüm hep . kuşları kafeste görmek kadar üzer beni saksıda sıkışmış bir çiçek . anne deli misin sen ? sevme kuşları . öldüklerinde üzülüyorsun , uzak dur . sevme onları...
hey fareler ! bakın dışarıda kar yağıyor . sarılın birbirinize , üşümeyin . soba için odun ve kömür yok üzgünüm... ama durun bir dakika ! aklıma ne geldi bakın ! kuponla biriktirdiğim ansiklopediler var . evet ya iyi fikir , bekleyin . şimdi ısınacak ev . bu ansiklopediler işe yaramaz sanırdım , yanılmışım . ısıtacak şimdi evi , fareleri ve beni...
bütün yorgunluğuyla geldim işten akşam olunca . fabrikada çalan paydos ziliyle bitince tüm mekanikliğim . yeniden evdeyim şimdi . bir düş var aklımda hep benimle olan . tüm yorgunluğumu alıp götüren . bir şarkı dinlerken duyduğum ses o . bir kitap okurken aklımdan geçen kurgular onu getirir gözümün önüne . ne tarafa baksam bir şekilde karşımda . bir kedinin tüylerini okşarken , bir martıya bakarken , deniz üstünde bir vapurda . denizi düşlerken yine . soğuk , yalnız ve sıkıcı bir günün hemen ardından en güzel şeydi düşünmek seni...
''o çiçekleri çok sevdi
çiçekler ona düşman oldu
ben onu çok sevdim
o gitti verem oldu''
''proleter balık''
yine de içimi ısıtan bir şeyler var bu soğuk havada , unutturan herşeyi... bak ! ağacın yaprakları yok ! pencereye eğilmiş nası da duruyor öylece . ağacın yaprakları yok . ne komik değil mi ? içimden bu duruma delice gülmek geçiyor . ağacın yaprakları yok . yaprakları yok ! anne baksana , ağacın yaprakları yok ! aynı senin gibi... onun da dökülmüş umutları !
işe gitmeden önce yaksam mı sobayı acaba ? yeni doğan yavru fareler üşümesin . ne de sevimliler . insansı bencillik onları nasıl da sevimsiz bir canlı yapmış oysaki . ama ben seviyorum onları . ve buradalar şu an , insanlardan daha yakınımdalar... insanlar... ah nasıl da kendilerini olduğundan farklı bir yaratık olarak görürler onlar . anne baksana ? insanların suratlarında nasıl bir mutsuzluk var , görebiliyor musun ? bazıları nasıl da çirkin bakıyor , korkuyorum . çocukları da kendilerine benzetmeseler sakın !
artık duygular da lüks oldu . herşeyi tek başımıza yaşamaya başladık anne . aşkı , sevgiyi... artık konuşmak gereksiz . konuşuyorlar bizim yerimize . düşünmeye de gerek yok , düşünüyorlar . kimim ben ? yaptığım hangi işte kendim varım gerçekten ? ne oldu insan ? artık kendimize insan demeye de gerek kalmadı sanki...
ağacın yaprakları yok baksana ! kuşların kanatları yokmuş gibi bir şey bu . delice gülmek geliyor içimden . kuşları ve çiçkeleri seversin sen anne . sana bir çiçek alsam doğum gününde , çiçeğe üzülürüm hep . kuşları kafeste görmek kadar üzer beni saksıda sıkışmış bir çiçek . anne deli misin sen ? sevme kuşları . öldüklerinde üzülüyorsun , uzak dur . sevme onları...
hey fareler ! bakın dışarıda kar yağıyor . sarılın birbirinize , üşümeyin . soba için odun ve kömür yok üzgünüm... ama durun bir dakika ! aklıma ne geldi bakın ! kuponla biriktirdiğim ansiklopediler var . evet ya iyi fikir , bekleyin . şimdi ısınacak ev . bu ansiklopediler işe yaramaz sanırdım , yanılmışım . ısıtacak şimdi evi , fareleri ve beni...
bütün yorgunluğuyla geldim işten akşam olunca . fabrikada çalan paydos ziliyle bitince tüm mekanikliğim . yeniden evdeyim şimdi . bir düş var aklımda hep benimle olan . tüm yorgunluğumu alıp götüren . bir şarkı dinlerken duyduğum ses o . bir kitap okurken aklımdan geçen kurgular onu getirir gözümün önüne . ne tarafa baksam bir şekilde karşımda . bir kedinin tüylerini okşarken , bir martıya bakarken , deniz üstünde bir vapurda . denizi düşlerken yine . soğuk , yalnız ve sıkıcı bir günün hemen ardından en güzel şeydi düşünmek seni...
''o çiçekleri çok sevdi
çiçekler ona düşman oldu
ben onu çok sevdim
o gitti verem oldu''
''proleter balık''
2 yorum:
" İnsan altedilmesi gereken bir şeydir. Onu altetmek için ne yaptınız? " Nietzsche
Hayat, gülünecek 'bir şey' ya da acı bir utanç. Yoksa her ikisi de mi?
sanırım her ikisi de ...
Yorum Gönder