işyerinin , ışıksız , dar apartmanından çıkarken havanın bu kadar soğuk olabileceği ummuyordu . iyice sarıldı atkısına , şapkasını iyice alnına dek çekti . hızlı hızlı yürümeye başladı . işyeriyle kocatepe cami'sini bağlayan çıkmaz sokaktan , dikçe merdivenleri tırmanarak çıktı . daha açık bir alana gelince atkısını indirdi , şapkasını kaldırdı . derin derin nefes aldı . hızlı yürüdüğünden nefessiz kalmıştı . yine de bir an evvel eve varmak istediğinden hızını azaltmamakta kararlıydı . aynı koşar adımlarla ışıklı ; uzunca caddeye attı kendini . ışıkların oradan karşıya geçti . aşağı doğru rüzgârın sürüdüğü bir poşet gibi uçuşuyordu . arada bazı kendisinden yüksek adamlara , kadınlara çarpıyordu . kaldırımın ortasında bekleyen yorgun insanların aralarından onların omuzlarına dokunup ses çıkarmadan izin isteyerek geçiyordu . her günün alışılmış insan trafiğini , ışıklı soğuk sokaklarını geride bırakarak , dört katlı memur apartmanına ulaşmak için sabırsızlık çekiyordu .
ilk günler biraz daha hevesliydi . soğuk da olsa acele etmezdi eve gitmek için . sokaklarda dolaşır , mağazalara girer , bir şey almasa bile vitrinlere bakardı . ama şimdi öyle miydi ya ? eve gidiyor , hızla yemek yiyiyor ve erkenden yatağına yatıyordu . hemen uyumasa da yatağın içinde olmak , sıcak ve güvenliydi . ilk günlerde hiç kapamadığı perdesi artık onu rahatsız ediyor ; iç içe geçmiş bu evler yığınından huzursuz oluyor , perdeyi sıkıca sıkıştırıyordu kaloriferin arasına . pencerenin hemen yanındaki yatağı ; perdeleri de örtünce başka bir evrene dönüşüyor çok neşeli olmasa da sevinçli kılıyordu onu .
bir mesai bitiminde bir ses duydu ilkin . bu şehirde duymaya alışık olmadığı türden bir sesti . karşı kaldırımdan geliyordu . kenara çekilip duraksadı . karşı kaldırımda büyük bir banka ve onun önündeki otobüs durağında bekleyen kalabalık insanlardan başka hiçbir şey yoktu gördüğü . gözlerini bankanın önünde çin seddi gibi duran , otobüs bekleyen insanların arasında gezdirdi . mümkün değil , sesin nereden geldiğini anlamak . insanlar öyle durmuşlardı ki kaldırımın kenarında , aralarından tek görünen başka bir otobüsün sırasını bekleyen , başka insanların ayakları , poşetleri ve çantalarıydı . ses , bilmediği bir caz parçasını çalıyordu . enstürüman olsa olsa saksafondu . acemi ellerinde birisinin , bu bilmediği şarkı yaşadığı şehrin alışılagelmişliğinden onu koparan tek ses olmuştu . ama yine de çok fazla önemsememeye karar verdi . hava soğuktu , eve gitmek istiyordu , hem görse ne olacaktı . cebinden bir iki nikel çıkarıp verse bu acemi müzisyene , ne işe yarayacaktı . trafiğin böylesine yoğun olduğu şu koca caddeden karşıya geçmeye üşenmez miydi?
evin uzun yolunu yürüdü . aydınlığın sona ermeye başlamasıyla ve sessizlik bir gürültü olduğunda anlıyordu ki evine yaklaşmaktaydı . daha da hızlandırıyordu adımlarını , hatta yolda kimse yoksa koşuyordu bazen .
ertesi gün karanlık ve soğuk işyerinde çalışırken aklına gelmedi değil bu bilmediği caz şarkısı . ama kısa ve etkisiz . bir an düşündü yalnız . akşam işyerinden çıktığında , unutmuştu bile . aynı merdivenden tırmanarak , aynı hızlı adımlarla , aynı geniş ışıklı sokaklardan uçarcasına geçerken müzik yine devam ediyordu . ama bu kez o duymadı bile . nasıl duysundu . ayın ortası bile olmamıştı , üç fatura birikmişti . hızla yürüdü evine , hızla ilerledi yolunda .
bir sonraki gün ve onu izleyen üç gün daha boyunca hiçbir ses duymadan devam etti yürümeye . evine gitti , işine gitti , her sabah ve her akşam aynı sokaklardan geçti . evi ve işi arasındaki mesafe duraksız , soluksuz gidilen bir yol bütünü oldu . her sabah ve her akşam ayak izlerine rastlamak mümkündü yolda . kaldırımda bakışları onun peşisıra gidiyordu . düşündükleri , yaptığı hesaplar iz bırakıyordu yollarda . düşleri , istekleri , içinden geçirdikleri bir dilek ağacına bir çaputla bağlanır gibi kaldırım taşlarına işliydi . sanki onun hayatı ne evi ne işiydi . onun hayatı sanki bu geniş ışıklı gürültülü caddelerin üzerine kuruluydu . gözyaşları , kahkahaları... yaşam dediğimiz de bunların bütünü değil miydi zaten ? evinde bir hiçti , işyerinde de bir hiç . evinde ve işyerinde nefes alıp veren canlı bir organizmaydı sadece , oysa gerçek bir yaşam için ; nefes alıp vermekten çok öte bir şeyler gerekiyordu . işte bu gerekenler de onda yalnız kendi kendine kaldığı bu sokaklardaydı . tüm bunların eşliğinde hergün devam eden müzik onun tarafından hiç duyulmadi , tam beş gün boyunca .
beşinci günün sonunda iş çıkışında önce iki kedi gördü . kediler soğuğa aldırmadan birbirleriyle cilveleşiyorlardı . dişi kedi önce erkek kediyi çağırıyor sonra erkek kediden kaçıyordu . erkek kedi biraz ilgisini yitirse ; dişi kedi yine erkek kediye sokuluyordu .
merdivenlerin sonunda otopark alanından geri geri hızla çıkan bir arabanın kendisinin üzerine geldiğini gördü sonra irkildi . bir kocaman adım geriye doğru sıçradı . sonra arabanın yanından geçerek , öfkelenip bağırdı : ''yuh be adam biraz yavaş sürsene !'' zayıf orta boylu otopark görevlisinin kötü kötü baktığını gördü kendisine , hızla çevirdi başını . adımlarını hızlandırmak yerine bu kez yavaşça otopark görevlisinin yanından geçti . ondan hiç çekinmediğini anlamasını istiyordu bu küstah adamın .
yerde bir 5 kuruş gördü . eğildi , aldı parayı. montunun derin cebine attı . etrafta gören var mıydı diye bakındı . çocuğunun elinden tutmuş onu okuldan almış bir anneyle karşılaştı . çocuğun annesine hevesle okulda olan biteni anlattığını ; anneninse : ''hı... hı...'' diyerek onu dinlemediğini gördü . ardından , zenci bir gençle gözgöze geldi . gencin onu parayı alırken görmüş olabileceğini aklından geçirdi . gülümsedi bu kara çocuğa . kara çocuk tam o sırada başını çevirdiğinden gülümsemesine karşılık veremediğini gördü . derken , arabaların hızla aktığı o geniş caddeye yavaşça indi . havanın çok soğuk olduğunu yol kenarlarında katılaşmış , donmuş su birikintileri olduğunu görünce anladı .
müzik sesini duydu . duydu çünkü müzik sesinin geldiği yerde kırmızı pardesülü güzel bir kadın duruyor , otobüs bekliyordu . müziğin sesini anlamak için durdu yolun kenarına geçmeden . bir iki kişi ''yolun ortasında durulur mu ?'' der gibi öfleyip püflemeye başladı . kırmızı pardesülü kadınla göz göze geldi . kırmızı pardesülü kadın endişelenip önce , arkasına yanına baktı . oysa ona bakmıyordu onun arkasındaki müzik sesine bakıyordu . gözünün görmek istediği bir sesti ama kırmızı pardesülü kadın huylanmış , ters ters bakıyordu . utanarak aşağı doğru hızlı adımlarla yürüdü . evine onu taşıyan yine aynı soğuk ve koca bir sessizlikti .
bir sonraki gün iş çıkışında göz doktoruna gitmesi gerektiğini düşündü . sağ gözünün görmesi iyice azalmıştı . gün içinde ağrıyordu . göz doktoru kadının gözüne iki damla sıktı . yandı kadının gözleri . gözbebeklerinin gerildiğini hissetti . doktor muayeneden sonra uyardı : ''görmeniz bir süre azalacak , eve yalnız gidecekseniz dikkat etmenizde fayda var''... elinde reçetesi , hızla indi yine aynı sokaklardan , bir an evvel evine varmak istiyordu , yanıyorudu gözleri soğuktan , ışıklar kırılıyordu gözünde .
sonraki gün bir karın ağrısı başladı işe gitmedi . yatağından çıkmayarak , perdelerini açmayarak iyileştirdi kendini .
bir sonraki gün işyerinden çıkar çıkmaz bir arkadaşı onu evine kadar bırakmayı teklif etti , kırmak istemedi , kabul etti . aynı sokaklardan geçerken arabayla müzikli sokağı hiç farketmedi . ay sonu cari hesaplı müşterilerden yana derin bir konuya girilmişti .
araya haftasonu girmişti . haftasonu evden çıkmayarak dinlenme kararını büyük bir disiplinle uyguladı . çamaşırları yıkadı , ütüledi , kitap okudu , bulmaca çözdü , telefonla konuştu .
iki gün sonra iş çıkışında bir gürültü peydah oldu . kalabalık insan grupları ellerinde bayrakları ve dövizleriyle sokağın başından ona doğru geliyorlardı . dayanamadı o da katıldı aralarına . istedikleri , herkesin eşit bir yaşamı olması kimsenin aç kalmamasıydı . kim istemezdi ki bunu . çok geçmeden üzerilerine resmi giysili silâhlı polisler yürümeye başladı . ortalık karıştı . toz duman , tazyikli su , biber gazı , cop... kalabalık arasında nefessiz kaldı . yine de tenha bir alana kaçmayı başardı . o soğukta ıslak giysileriyle , taksi parası vermek istemedği için sürüne sürüne eve vardı . yemek yemeden sıcak bir duş alıp perdeleri kapalı odasına , yatağına kuruldu . korkunç bir rüya gördü , uyandığında ne olduğunu hatırlamadığı . ama yastığı sırılsıklam olmuştu gözyaşlarından .
işe geç kaldı . o gün çok zor bitti . iş çıkışında uzun süredir görüşmediği bir dostu vardı o aradı . birer çay içelim teklifini iyi olmadığı gerekçesiyle reddetti . müziğin olduğu sokağa geldi . müziği duydu ama ''başlarım böyle müziğe'' diyerek koşar adımlarla eve geldi .
bir sonraki gün , sizin okumaktan sıkıldığınız gibi o da yaşamaktan sıkılmış bir hâlde çıktı işten . doğruca müzikli sokağa gitti . karşıya geçmedi bu kez ışıklardan , bankanın olduğu kaldırımdan yürüdü . durakta bekleyenlerin arasından geçti . ama bu kez ne müzik vardı ne de müzik çalacak acemi müzisyen .
sonraki gün , iş çıkışında yine müzik sesini duydu . müzik sesiyle beraber kalabalık kitlenin yine slogan atarak ona doğru geldiğini gördü . ''aman allah'' diyerek hızla evinin yolunu tuttu .
ertesi gün iş çıkışında farketmeden müzikli kaldırımdan yürüdü . bankanın önüne geldiğinde müzik sesi devam ediyordu , ama kim çalıyordu bu müziği , nereden geliyordu bu ses ? merak içindeydi . çok geçmeden sese iyice kulak kesilince anladı , bu kez karşı kaldırımda çalıyordu müzisyen şarkılarını . devâsa da bir kalabalık önüne toplanmıştı , bu kez de kalabalıktan göremiyordu çalgıcıyı . üzüldü... gerçekten bu kez çok üzüldü .
bir sonraki gün işyerinde aklından bir türlü çıkmadı o bilmediği caz parçası , o müzik sesi bir türlü gitmedi kulaklarından. karar verdi , ne olursa olsun gidecek görecekti müziğin nereden geldiğini . koşar adımlarla müzikli caddeye yürüdü . alışkanlık işte bankanın karşı kaldırımına geçmişti . şimdi yine karşı kaldırıma geçmek zorunda kalacaktı . olsun geçecekti . karşıya geçti . birkaç araba yanlış yerden geçtiği için ona korna çaldılar . olsun , çalsınlardı . durakta set hâlinde bekleyen otobüs insanlarının arasından geçmek için çabalıyordu ancak izin vermiyorlardı . içlerinden birinin ''hanım hanım kaynak yapma git insan gibi sırana gir'' dediğini bile işitti . önemsemedi , tam seyirttirecekti kaldırıma doğru , durakta gazete okuyan bir adamın gazetesindeki tarihi gördü . ayın 28'i olmuştu . ne güzel olmuştu . ne hızlı geçmişti günler . yaşamak ne denli hızla olmuştu böyle . gülümsedi... müziğin sesini iyiden iyiye işitti .
birden bir korku kapladı onu . şimdi gitse görse müziğin sesini , kimin çaldığını görse , cebinden bir iki nikel çıkarıp verse , bir sonraki gün ne yapacaktı ? günler nasıl geçecekti ?
hava iyice soğumuştu yeniden karşıya geçerek memur evinin yolunu tutmuştu...
''lepistes''
gitse de kalıyor bir yerde
ya bir sokakta ya bir gülüşte kâlbinin yarısı
ya da bir merhabada sıcacık...
herkes gitmek istiyor
kalmak sigara misali
bize kimden miras olduğu bilinmeyen
alışkanlık