21 Nisan 2010 Çarşamba

eros , çingeneler ve kapitalizmin krizi...

birkaç yıl öncesinde amerika'da baş gösteren ve tüm dünya ekonomisini altüst edecek bir konuma ulaşan ; hattâ birçok bankayı batmakla karşı karşıya getiren ekonomik kriz ve buna bağlı olarak ortadoğuda ve balkanlarda ortaya çıkması muhtemel olan bölgesel savaşların barut kokusu altında , piyasa uzmanları kapitalizmin mevcut ekonomik krizini ortadan kaldıracak çözümü buldular ! 14 şubat sevgililer günü...
ekonominin girdiği durgunluk ancak böyle günlerde yapılan tüketimle giderilebilir ve böylelikle , ekonominin temel çelişkileri ortadan kaldırılabilirdi .

90'ların başında sosyalizm karşısında rüştünü ispatladığı iddia edilen ve tek geçerli sistem olarak insanlığın karşısına tanrı kelâmı gibi dikilen kapitalizmin , içinden geçtiği derin krizi aşmanın yolu olarak piyasa uzmanlarının buldukları ''sevgililer günü'' ; sistemin çöküşünün ne kadar yakın olduğunu bir kez daha göstermiştir . dahası hazırlıkları yapılan savaşları ve insanlığın karşı karşıya bulunduğu yıkımın büyüklüğü sevgililerin birbirlerine aldıkları metaların içinde cisimleşmiş olan artı değer sömürüsünde yatıyor olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkartmayalım .

serbest piyasanın çözümü... tanrı eros yardıma koşar...

zeus tarafından sonsuza kadar çocuk olarak yaşamak durumunda bırakılan eros , bütün bu yazgısını unutur , kendisine yabancılaşır . insanlığın tanrılar yüzünden yaşadığı trajediyi sırtındaki âşk oklarıyla unuturken ; zeus'la ve zeus'un demir çağındaki şiddetiyle yüzleşmekten sakınır . aksine , zor araçlarıyla kendisini cezalandıran zeus'a ve diğer tanrılara öykünür . kadınları ve erkekleri oklarıyla , mızrakların çuvala bir türlü girmediği bir zaman yolculuğunda birbirlerine âşık eder . bütün tanrılarda olduğu gibi bu eylemini zor araçlarıyla yapar . yani âşk , eros'un elinde tanrılara ve şiddete öykünmenin aracı hâline gelrken ; eros'la âşk , âşığı kendinden geçirir .

''amor trahit amantem extra se...''

eros modern zamanların zulmüne ayak uydurur . ama tarih eros'la birlikte bütün tanrıları elbet birgün bir daha hiç dönemeyecekleri bir yere gönderecek .

''üflüyor dumanını cigarasının
tütün kokuyor çiçekleri''


zemheri ayının 14'ü...

ateş , karlı bir rüzgâra rağmen tenekesinde , çiçekleri üşümekten kurtarma telâşıyla yanıyordu . ateşin başındaki kadın , soğuktan sakladığı çiçekler arasında içtiği sigarayı çiçeklere doğru üflüyordu . mesaisi bitmiş , hattâ bir gece önce yerleştiği bu gökyüzünün altında hediyesizlikten akşama kalmış birinin yüzünde küçük bir tebessüm bırakabilmek için koynuna aldığı sevda türkülerini usuluca gövdesinde dolaştırıyor , geceye okuyordu .

bilirsiniz tanrıları , sonsuza kadar kapanmayacak yaralara neden savaşları başlatmışlardır . ama bugün halâ korkuları ve cezalarıyla içimizde , yanımızdaymış gibi gözükse de çoğu doğal seleksiyon nedeniyle ortadan kalkmış ; kimisi de gökyüzünde kendilerine ayrılan tutukevlerinde , okuyamadıkları şiirleri okumak için sıranın kendilerine gelmesini beklemekle meşgûl hâle gelmişlerdir.

bu geçen zaman sonunda yeryüzünde âdemler ve havvalar , sırtlarındaki tanrı yükünden kurtulmanın keyfini sürdürememişlerdir . önlerinde duran bütün kale duvarlarını tanrısızlık erdemiyle yıkmışlardır fakat yöneticler , yıkıntının altında kalan yoksul âdem ve havvaları kaderlerine terketmişlerdir . modern zamanların kapısı yoksullara kapanmıştır .

kapı her zaman kapalı duramaz...

masal gibi görkemli bir hâl almaya başlar bu durum . sahip olmak olgusuyla ''birleşince'' ekonomik büyüme tablosundaki zenginlik grafiği heybetini yitirir . kriz , serbest piyasa ekonomisinde yöneticileri telâşa düşürür . ama serbest piyasa serbestleşmeye devam eder .
''serbestlik özgürlüktür'' fakat bu serbestlik , işçiler için tutsaklık ağacında diyalektik meyvelerini yeşertir . tarihin zorunluluk yasalarından biri bu . bütün yoksul âdemler ve havvalar , bu yasak meyvelerden ne yazık ki yemeye koyulurlar... friedman ile hayek evlenir . yasak meyveler ve büyümenin aşırı düşüşü , tanrısız yeryüzüne savaşları getirir . yöneticiler kendilerini ortadan kaldıran bu meyvelerden kurtulmak için son çareyi savaşta bulur . her ne kadar serbest piyasa ekonomisi militarizmle soluk alsa da tanrısız yöneticiler savaşı kazanamayacaklarını anlarlar .

modern zamanların yöneticileri , cehennem ateşini tenlerinde hissettikçe radikâlleşen âdemler ve havvalarla tek başlarına başa çıkamayacaklarını anlamışlardır ve gökyüzünde âşk şiirleriyle meşgûl olan tanrılar arasında en zararsız olan ve insanların onu tekrar gökyüzüne gönderemeyecekleri birini , yeryüzüne indirmeye karar verirler .

''bütün bunlar tanrıszılıktan'' tespitini yapan yöneticiler , sıkıştıkları serbest piyasanın bütün çelişkilerinin ortasında , bu çelişkileri kendi lehlerinde çözecek ; yani âdemlerle havvaları diyalektik meyvesinden uzak tutacak bir cezalandırmayı yürürlüğe koyacak tanrıyı bulurlar .

ismi duyulduğunda insan zihninde uyandırdığı bütün kadın erkek hâllerini sırtındaki çantasında taşıyan eros , bütün ölü atalarına rağmen şiir kitaplarını bırakarak tutsaklık ağacını ve diyalektik meyvelerini ortadan kaldırmak ve yönetici sınıfların kârlarını artırmak için gökyüzünden yeryüzüne inerek serbest piyasanın bütün kurallları için elinden geleni yapacağını söyler .

altın kanatlar ve oklar...
sahip olmak arzusu . âşk , sevda , özlem , tutku , coşku ve esrime... bütün bunlar anlamını bir anda yitirir .

çocukluğunda zeus'un şiddet çemberinden geçen eros , zeus'un bütün zorbalığını modern yüzyılın barbarlığına uyarlayarak , şiddet sahibine öykünerek freud'u haklı çıkarır . dahası ''uygarlık , insan içgüdülerinin sürekli boyun eğdirilişi üzerine dayanır'' sloganıyla işe başlayan eros , ilk önce bu boyun eğdirişe ; tutsaklık ağacına bıçağıyla bir kâlp çizerek başlar ve ağaç zehirlenir . diyalektik meyveleri çürür . eros âdemlerle havvalara , ilk büyük darbeyi indirmiş olur . ama ekonomideki darbe çözülmeksizin varlığını korur . serbset piyasanın krizi , bastırılan âdemlere ve havvalara rağmen devam eder .

yüzyıllar modern zamanları da ezerek ilerler... serbest piyasanın krizi durmaz .

altından kanatlarıyla eros , dünyanın girdiği ekonomik kriz ve buna bağlı olarak düşen dolar karşısında yükselen altın fiyatıyla daha bir önem kazanmış ve tüm piyasayı belirler hâle gelmiştir . dolar altın eşitliğini öngören ekonomik düzenlemelere 70'li yıllarda son verilse de ; gücünü , petrolün bugünkü değerleri açısından saklı tutmaya devam eder . yöneticiler bundan memnundurlar .

latin amerikelı altın madeni işçileri kapitalizme duydukları âşkı eros'a borçludurlar . eros modern oklarla işçileri patronlarına âşık eder . işçiler çâreyi cellâda âşık olmakta bulurlar .

altından kanatlar , sonra oklar ve mızraklar... zor ''âşk'' ve zorla tüke(t)(n)im .

serbest piyasa ekonomisinin makyavelist yorumu , eros'un oklarının ucunda krizin ortasında platonik yıkımlar yaşayan kapitalizmin derdine çâre bulmaya çalışarak , altınla kurduğu ilişkiyi derinleştirerek sırtındaki okları , nükleer silâhlara dönüştürür ve leylâ ile mecnun'un ülkesine , yani ortadoğuya yönlendirir . yoksul arapları abd'nin kapitalizmine ve diğerlerine âşık etmiştir .

eros kapitalizmin krizlerini aşmak ve yönetici sınıfın kârlarını artırmak için oklarının yerini alan modern araçlarla , işçileri ve yoksulları tüketime zorlarken ; piyasa uzmanları mevcut krizin büyük bir kısmının eros ve onun manipülasyonuyla azaldığını belirtmiş ve yoksul iranlıları , pakistan işçilerini -aslında tüm dünya işçilerini- eros'un yardımıyla kapitalizme âşık edebilirsek bu sorunu biraz olsun erteleyebiliriz . ''eğer işçiler ve yoksullar cellâdlarına âşık olmazlar ve bodrum katlarında atom bombaları yapmayı öğrenir ; ve gerçekten âşık olurlarsa işimiz bitiktir'' açıklamasını yaptılar .

çingeneler... ateş yanar... sokaklar ısınmaz...

ellerinde çiçeklerle kapıları beklerler . usulca , bildikleri bütün sıcak şarkıları kadın erkek hikâyelerinin satırlarına okurlar . bütün tanrıları öldürmüşlerdir . kıpkırmızı bir gökyüzünün altında , âşkın , sevmek eyleminin fitilini bir kırmızı karanfille ateşlerler . insanların , sevmek için bir tanrıya ihtiyacı olmadığını haykırırlar . hele mevzu âşk olduğunda , ''insanlık bütün tanrılardan uzak durmalı'' derken kadınlar , yüzlerindeki yolculuğu bütün insalara vermek için hazırdırlar . hepsi birer eros'turlar . zeus ile ilişkilerini çoktan kesmişlerdir ; çingeneler...


''crispos japon balığı''

1 yorum:

proleter balık dedi ki...

çok hoş bi yazı ..eline sağlık

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...