hiç durmuyoruz , nefes alıyoruz , hızlı hızlı yürüyoruz , koşuyoruz , bağırıyoruz , her şeye inat yaşıyoruz ! sözüm ona hayat devam ediyor ve biz mütemadiyen yaş(lan)ıyoruz . tüm bunları yaparken çılgınca tüketiyoruz ve tüketemediklerimiz tarafından zehirleniyoruz , kendi kendimizi zehirliyoruz . kusacak gibi olurken , vazgeçiyoruz . hazmetmenin bin türlü yolunu buluyoruz . yaşadığımız dünyayı kapitalizmle tanımlarken ; kapitalizmi de şekil ve
cisimler üzerinden benzetmelerle tanımlamışısızdır
çoğu zaman (çark , çember , daire vs.) .
''kapitalizmin kâr ve sermaye ile beslenen çemberinde kendimizi tanımlama çabası içindeyiz . ve belki bunun dışına çıkma ümidiyle geliyoruz bir araya'' , gibi sözlerle başlamıştık yola (ki başladığımız yerdeyiz galiba halâ) .
sistem kendini sunmakta usta ve biz de çırak kalıyoruz bu durum karşısında . ona tam anlamıyla bağlanmak , inanmak , en azından devamlılığını sağlamak kalıyor biz tanımsızlara . yanlışı belki de onu çembere benzetmekle yapıyorduk . böylece ''ya içindesin ya da dışında'' nağmeleriyle , dışında olduğumuzu iddia ediyorduk içeridekilere , birilerine... nasıl oluyor da dışında olduğumuzu iddia edebilirdik ki ? nasıl kurtarmıştık kendimizi ? yalandı hepsi !
tüm bunları yaparken bir reçete gibi kullanmıştık sistemi . reçete öyle genişki tüketmek kalıyordu sadece geriye . ve tüketemediklerimizle yüzleşmek kaçınılmaz oluyordu en sonunda . yüzleşincede karşımıza alıp , dışında olduğumuzu bağırıyorduk yalnızca . peki dışı olabilir miydi ? ve varsa nasıl dışında olunabilirdi ?
bir yazıda ''sistemin dışı yoktur , altı vardır sadece'' yazar . neresinde olduğumu düşündüm sonra ve sordum kendime . evet , onun bize sunduğu muhalefet reçetesiyle dışında olduğumuzu iddia edemeyiz . ve çember değildir sistem . hiçbir şekle benzemez , birciktir o , bütündür .
kendime sorduğum sorunun cevabına gelirsek , şu an karşısında olabilirim sadece onun !
''lipsoz''
cisimler üzerinden benzetmelerle tanımlamışısızdır
çoğu zaman (çark , çember , daire vs.) .
''kapitalizmin kâr ve sermaye ile beslenen çemberinde kendimizi tanımlama çabası içindeyiz . ve belki bunun dışına çıkma ümidiyle geliyoruz bir araya'' , gibi sözlerle başlamıştık yola (ki başladığımız yerdeyiz galiba halâ) .
sistem kendini sunmakta usta ve biz de çırak kalıyoruz bu durum karşısında . ona tam anlamıyla bağlanmak , inanmak , en azından devamlılığını sağlamak kalıyor biz tanımsızlara . yanlışı belki de onu çembere benzetmekle yapıyorduk . böylece ''ya içindesin ya da dışında'' nağmeleriyle , dışında olduğumuzu iddia ediyorduk içeridekilere , birilerine... nasıl oluyor da dışında olduğumuzu iddia edebilirdik ki ? nasıl kurtarmıştık kendimizi ? yalandı hepsi !
tüm bunları yaparken bir reçete gibi kullanmıştık sistemi . reçete öyle genişki tüketmek kalıyordu sadece geriye . ve tüketemediklerimizle yüzleşmek kaçınılmaz oluyordu en sonunda . yüzleşincede karşımıza alıp , dışında olduğumuzu bağırıyorduk yalnızca . peki dışı olabilir miydi ? ve varsa nasıl dışında olunabilirdi ?
bir yazıda ''sistemin dışı yoktur , altı vardır sadece'' yazar . neresinde olduğumu düşündüm sonra ve sordum kendime . evet , onun bize sunduğu muhalefet reçetesiyle dışında olduğumuzu iddia edemeyiz . ve çember değildir sistem . hiçbir şekle benzemez , birciktir o , bütündür .
kendime sorduğum sorunun cevabına gelirsek , şu an karşısında olabilirim sadece onun !
''lipsoz''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder