20 Mayıs 2009 Çarşamba

bacaağzında tek perdelik oyun...

biz bir tiyatro oyunuyoruz .
oyuncular ''toplumsal sözleşmeyi'' yeniden yazmak isteyen sisyphos ve maden işçilerinin kostümleri içinde .
bir de tren ...trenin içinde yolculuk .
biz bir tiyatro oyunuyoruz . sahnemiz tren istasyonları . durakları biz belirleriz . bazen bir nehir .bazen bir sinema afişi .bazen az satılan reklamsız bir kitap .bir de liman arkası .

üniversitelerin önündeyiz .üniversitelerin duvarlarına asılan veresiye istenmez tabelalarını söküyoruz . kimi zaman nükleer santrallere karşı dünyadaki bütün hamsilerin birleştiği bir kentin ortasındayız .sonra darbenin ardından oyuncakları toplanan çocuklarla birlikte oyuncak fabrikalarının işgalindeyiz.
derken cadde-i kebir'de cervantes ve değirmenlerin başrolde oynadığı kısacık filmlerin çekimindeyiz.
sivas'ta insanlığı yakan ateşi çalan prometheus ile dünyada ''yoldan çıkmış bütün ateşler'' için şiirlerden yağmur duasına çıkıyoruz .
yaprak bitleri ve karıncaların birliği için uğraşan böcekçi erdal şekeroğlu ile çukurova'da bir pamuk tarlasında ,kimisi köyüne çoktan dönmüş kürt işçilerin çadırlarından birinde sarhoşluk üzerine konuşuyoruz .
muazzez ilmiye çığ'ın bile karşısına çıkan ve düşünce suçunu kapayan 301.maddeyi , sümerler'den aldığımız düşünmeme suçuyla değiştiriyoruz .

r.reagan ve m.thatcher'ın sandığından çıkan tüketim çılgınlığının karşısına ortak hayallerimizi koyuyoruz .
nuh'un gemisi'nin ,boğazın lodusuyla seviştiği yerde battığına tanık oluyoruz .
dünyanın üzerindeki örtüyü kaldırıp atıyoruz .
anlat istanbul diyoruz .
kardan kadınlar yapıyoruz kardan adamların egemen olduğu bir dünyada ,
öteki olmanın , hayır diyebilmenin önemini unutmamak için.
çöpçüyle arası bozulan eskici çocuğu barıştırıyoruz .

''sahip olmak'' ya da ''olmak'' arasındaki tercihimizi ''olmak''tan yana kullanıyoruz .ve yaşamın sürtünme katsayısını artıran baskılardan kurtulmaya çabalıyoruz ...
derken , akdeniz'in matbaası olan lübnan'da enkaz haline gelmiş bir kitabevinin önünde amin maalouf ile birlikte yas tutuyoruz . junie'deki harrison tepesi'nde meryem ana kilisesi'nin hemen önünde lübnan'lı çocuklardan israil'i koruyan türk askerlerine bakarak ömer hayyam'ın getirdiği şarabı içiyoruz .
doğunun güneyinde ya da güneyin doğusunda hasankeyf'te hem iş makinelerine hem de tanklara karşı sapanlarımızı çıkartıyoruz .
filistin israil duvarına bir şiir yazıyoruz .
sanatın kolyesinden ''afgan çocuklarına deniz olsun'' diye mavi bir boncuk istiyoruz ...günlüklerimizi çalıyoruz yastığımızın altından , meydanlarda bağıra bağıra okuyoruz bir günlüğü bile olmayanlara . ''bellek yitimine'' karşı , yitirmek istemediklerimizi haykırıyoruz .
darbenin düşlerimize ördüğü duvarların sıkışmışlığına ; ''başka türlü bir dünya mümkündür'' yazıyoruz .
esnafın linç planlarına karşı çıkıyoruz .ilhan berk'in mutsuzluğuna yazarak ortak oluyoruz .telgrafhanenin önünde uyku orucuna giriyoruz .tmy (tiyatroyla mücadele yasası)'ye karşı sahnemizin perdesini kullanıyoruz .
''çılgın türkler''den çıldırmamış ve ''the turks''den aziz nesin'le tanışmış olanlarla yeni bir türk tanımı yapıyoruz .
şiirden şehirler kuruyoruz .
dünyanın bütün savaş bakanlarını akıl hastanelerine kapatıyoruz .asmayıp besliyoruz !

adalet mülkün temeli diyenlere mülksüz oluğumuzu söyleyip ; themis'in gözlerini açacağı günü bekliyoruz . mahkeme salonunda emil galip sandalcı'yı can yücel'le anıyoruz . can yücel'i de akp'nin ak'ına söverek ...
güzel atlar ülkesinde attila ilhan'a nasıl bir sonbahar istediğini soruyoruz .sonra ''gözlerimizin feri sönmeden''rüştü onur'la birlikte , irfan yalçın'ın yüreğinden geçen kömür yüklü trenlerle , zonguldak havzasının yüzelli yıllık tarihini üzerinde taşıyan lavvuarın yıkılmayacağı bir kente yolculuk düzenliyoruz .
erdal öz'e ''birgün yine allı turnam'' deyip duvarlar yıkılsa da umudumuzu yitirmediğimizi hatırlatıyoruz .giriş yazımızı atıf yılmaz'a yolluyoruz .

4688 sayılı yasaya karşı çıktıktan sonra , sağlığın parayla satılamayacağını yeniden dillendiriyoruz . sağlık olmadan bilim de olmaz diyoruz . ve hemen ardından üniversitelerde mediko-sosyal hizmetini ortadan kaldırıp , öğrencileri sağlıksız bırakmayı düşünenlere ''işçilerin birliği'' adındaki ilaçlardan sunuyoruz .

derken , topaç çevirme yarışı düzenliyoruz . kazananı , dünyanın en iyi topaç çevirenlerin ülkesi filistin'e gönderiyoruz .

''bekleme odasında'' değil ; duraklarda ''cenneti beklerken'' zonguldak şehrinde bir balık trafiğine takılıyoruz . bekliyoruz .
duraklar var sahnenin önünde ; o duraklarda buluşmak üzere ...


''şişedeki balıklar''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...