zonguldak'taki 2006 1 mayıs düzenleme kuruluna sloganlarını yazdırmaya geldiklerinde gördüm onları ilkin . bana bir bahar dalı gibi gelen sesle ; sloganlarında şiir , dövizlerindeyse tiyatro afişi olacağını söylüyordu bir delikanlı . adları da ilginçti : ''şişedeki balık''
dövizleri , rengarenk kağıtlarla bezenmiş sevimli tenekeleriyle alanda gördüm daha sonra onları .protestocudan daha çok mahallenin delisi gibiydiler .tenekelerle çaldıkları şamata yakışıyordu da hani . başka görevlerim olmasaydı onlarla yürürdüm sanırım . belki teneke çalamazdım , ama ne yapar eder hınzır bir dize düşürüp dilime , düşleri körüklerdim .
bir şiirinde :
...
''mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgar
çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
o çocuklar , o yapraklar , o şarabi eşkiyalar
onlar da olmasalar benim gayri kimim var ? ''
diyen can baba da aralarındaydı o gün . ay bakışlı bir genç kız taşıyordu fotoğrafını . bu kareyi görmesini nasıl isterdim .bir defa daha ölürdü can yücel . ama bu kez keyfinden ...
''şişedeki balık'' isimli bir de fanzin verdiler bana , 4. sayısıymış . şöyle bir göz gezdirmek bile yazınsal hazlarla doldurdu içimi . ''işte büyük ödül'' dedim kendi kendime . öncekileri göremediğime hayıflandım ...
tüm yazarları bir balık bu fanzinin . akıllara seza , derya kuzusu değil de , şiir sızısı bu balıklar . tanrı'nın hikmeti denen şey bu galiba , balıklar şiire durmuş ! .
yazınsal hazların doruklarında gezinirken dünyaya boşverdiklerini sanmayın , iddialı balık bunlar . anımsıyorum , bağnaz çevre baskılarına karşı koyarak , yaşadığı küçük göletten çıkıp denize ulşan ''küçük kara balık'' adlı kitapla başladı okuma maceram . öykü , ''samed behrengi'' ye aitti. 30 yıla yakın zaman geçti aradan ama aklımdadır hala ...
balık hafızası kavramına inat ; ''sait faik''in ''dülger balığının ölümü'' adlı öyküsünü unutmam bir de . ne güzeldir ;
''hepsinin gözleri güzeldir . hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine , kadın kulaklarına , kadın göğüslerine takı olmaya değer . nedir o elmaslar , yakutlar , akikler , zümrütler , şunlar bunlar ? mümkün olsaydı da balolara canlı balıksırtılarının yanardöner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar . balıkçılar milyon ; balıklar şan-ü şeref kazanırdı...''
diye başlayan şiir tadındaki o öykü.
gündelik hayatın hayhuyları içinde yüreği keçeleşmiş bencileyin bir yazı heveskarı için , bilseniz ne anlamlara gelir başka yazı heveskarlarıyla çoğalmak . bir de taze bir bahar dalı gibi tomurcuklar fışkırıyorsa dört bir yanlarından . ''şişedeki balıklar'' gibi tıpkı ...
hele bir de edebiyetı , geçici heves olmaktan çıkarıp , 1 mayıslarda kimliklerini ortaya koyan alamet-i farikaları haline getirmişlerse...
''dülger balığı''
dövizleri , rengarenk kağıtlarla bezenmiş sevimli tenekeleriyle alanda gördüm daha sonra onları .protestocudan daha çok mahallenin delisi gibiydiler .tenekelerle çaldıkları şamata yakışıyordu da hani . başka görevlerim olmasaydı onlarla yürürdüm sanırım . belki teneke çalamazdım , ama ne yapar eder hınzır bir dize düşürüp dilime , düşleri körüklerdim .
bir şiirinde :
...
''mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgar
çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
o çocuklar , o yapraklar , o şarabi eşkiyalar
onlar da olmasalar benim gayri kimim var ? ''
diyen can baba da aralarındaydı o gün . ay bakışlı bir genç kız taşıyordu fotoğrafını . bu kareyi görmesini nasıl isterdim .bir defa daha ölürdü can yücel . ama bu kez keyfinden ...
''şişedeki balık'' isimli bir de fanzin verdiler bana , 4. sayısıymış . şöyle bir göz gezdirmek bile yazınsal hazlarla doldurdu içimi . ''işte büyük ödül'' dedim kendi kendime . öncekileri göremediğime hayıflandım ...
tüm yazarları bir balık bu fanzinin . akıllara seza , derya kuzusu değil de , şiir sızısı bu balıklar . tanrı'nın hikmeti denen şey bu galiba , balıklar şiire durmuş ! .
yazınsal hazların doruklarında gezinirken dünyaya boşverdiklerini sanmayın , iddialı balık bunlar . anımsıyorum , bağnaz çevre baskılarına karşı koyarak , yaşadığı küçük göletten çıkıp denize ulşan ''küçük kara balık'' adlı kitapla başladı okuma maceram . öykü , ''samed behrengi'' ye aitti. 30 yıla yakın zaman geçti aradan ama aklımdadır hala ...
balık hafızası kavramına inat ; ''sait faik''in ''dülger balığının ölümü'' adlı öyküsünü unutmam bir de . ne güzeldir ;
''hepsinin gözleri güzeldir . hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine , kadın kulaklarına , kadın göğüslerine takı olmaya değer . nedir o elmaslar , yakutlar , akikler , zümrütler , şunlar bunlar ? mümkün olsaydı da balolara canlı balıksırtılarının yanardöner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar . balıkçılar milyon ; balıklar şan-ü şeref kazanırdı...''
diye başlayan şiir tadındaki o öykü.
gündelik hayatın hayhuyları içinde yüreği keçeleşmiş bencileyin bir yazı heveskarı için , bilseniz ne anlamlara gelir başka yazı heveskarlarıyla çoğalmak . bir de taze bir bahar dalı gibi tomurcuklar fışkırıyorsa dört bir yanlarından . ''şişedeki balıklar'' gibi tıpkı ...
hele bir de edebiyetı , geçici heves olmaktan çıkarıp , 1 mayıslarda kimliklerini ortaya koyan alamet-i farikaları haline getirmişlerse...
''dülger balığı''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder