20 Mayıs 2009 Çarşamba

hayatın kendisi...

üç duvar , bir pencere , bir masa , bir sandalye , bir yatak , bir resim ve resmin içinde başka bir resim . van gogh'un o ünlü resmi...uyurken gördüğü rüyalarda , gerçeğe şimdikilerden daha yakın gerçeküstünde yaşayan başka bir ressam , salvador dali ...aslanıyla oturup düşünen , içi boş bir adamın resmini yapan ve jokond'un dudağına o silinmeyen gülümseyişi işleyen leonardo... anadolu'ya doğru uzanıp görelim mernuş'u doğuran bedri rahmi'yi ...fikret mualla'yı ...nuri iyem'i...ibrahim çallı'yı...fikret otyam'ı...ve... !

her şey çocukken başlar !
bir çocuk oynuyor bahçede , tarlalarda , güneşin olduğu her yerde . boyundan büyük buğday saplarının arasında geziniyor . sessizliğin çınlayışları ve çekirgelerin sesleri arasında , bir taşın üzerine oturuyor . farenin kemirmiş olduğu iki ucu da açık ve bir parmaktan daha kısa olan kalemini ve sararmış , sararmaya devam eden tütün kağıtlarını çıkarıyor cebinden . özenle düzlüyor kağıtları dizinin üstüne koyup . altın güneşle birlikte , bütün görüntüler ve renkler parlıyor gözlerinde . içinde bir mutluluk büyüyor . ona göre mutluluk denen şey , konuşulamaz ancak yaşanabilir ya da çizilebilir. karşısına aldığı yalçın kayalıklı , karanlık , uçurumlarla dolu dağıı , ağustosun ortasında buz gibi akan dereyi , dünyayı yeşil bir patiska gibi sarmış çayırları çizmeye başlıyor ...
zaman su gibi akıp geçiyor demek istemiyorum . belki de çocuk , zamanın içinden su gibi akıp geçecek ama gölgeler uzuyor , rüzgar esiyor , gün battı batacak . şu işe bakın hele karanlık çöküyor . çocuk ancak ve ancak kalkıp köyün yoluna düşüyor.

birgün bir kitapta bir resim görüyor çocuk . bir adam çizmiş bunu ama ismini okuyamıyor bir türlü. karnı şiş koca bir yılan . yılan fil yutmuş . çocuk , böyle kocaman bir yılanı düşününce korkuyor , ürperiyor . sonra bir yılan bir fil yutsa herhalde böyle görünür diyor . bunu düşündüğüne çokk seviniyor , çünkü görüntü gerçekliğin dışında bir gerçeklik kazanıyor ve artık başka bir düş canlanıyor kafasında . yeryüzünde olmayan ama yeryüzüne ait bir düş .

günlerden bir gün , bir bahar sabahı . yapraklardan dökülen sarı güneş o kadar güzel ki ! çocuk , topraktan yapılmış evin dış kapısının eşiğine oturmuş . sıcak ; eline, yalınayaklarına ve saçsız başına vuruyor . dizkapağı yırtık pantolonuna , kolları sökülmüş kazağına ve aç karnına aldırmadan gülümsüyor . kafasını gölgeye kaçırıyor , ayakları ve elleri güneşte hala . beyaz bir kağıt koyuyor iskemlenin üzerine . başlıyor bir çiçek resmi çizmeye . beyaz kağıt güneşte kalıyor . kağıttan yansıyan beyaz ışık çocuğun yüzünü aydınlatıyor . bu ne mutluluk , ne mutluluk ! annesi türkü söylerken bir çiçek resmi çizmek , o hoş ezgileri dinlerken ...

çocuk artık her gün resim yapıyor , her olayda kağıtlara ruhunu karalıyor . evet , başta da söylediğim gibi zaman geçmiyor , çocuk zamanın içinde yol almaya başlıyor , büyüyor ! kalabalık ve köyüne hiç benzemeyen bir şehre gidiyor , yabancı ve yalnız kalıyor . yalnızlığına çare , soluğuna yeni bir soluk , yine resim oluyor . ilk defa resim yapmak için boya alıyor . renklerle oynamaya başlıyor . renklerin etkisi midir bilinmez ama artık renklenmeye başlıyor dünyası . bundan sonra , aşık olunca resim yapar , sevdiklerini yitirince resim yapar , yalnızlığın acısını çekince resim yapar , kafasında mükemmel bir dünya düşleyince resim yapar oluyor . sonrası herkese malum , ne o resmi ; ne de resim onu bırakır ...

büyük ressamların isimlerini yazdım en başa . büyükler çünkü , bize sırf resim bırakmadılar . resimlerinin içinde varlarını yoklarını , bütün hayatlarını , her şeylerini ortaya döktüler . onların eserlerine sırf resim diye bakıp , onlara değer biçip alıp satanlar , yaşamdan hiç haberi olmayan , yaşıyor gibi görünen ölülerdir . ressamın yaşamına , sevisine , gözlerine bakmak için bakmalı resmine insan . aslında çok şey yazılabilir , ancak ancak çok şey de yazılamaz bu konuyla ilgili . şu kısa paragraf , en başından beri anlatılanları daha iyi anlatabilir belki :

insan bir kere içinde duyumsamaya görsün görüntüleri , renkleri . fırçayı bir kere eline almaya görsün . bir kere başlamaya görsün yaşamaya , resim yapmaya . bırakamıyor bir daha bunu . şimdi o çocuk , yaptığı resimleri büyük bir hazine gibi saklar . çünkü artık onlar , onun için resmin ötesinde , onun kendi hayatıdır , hayatı anlatımı , başkaldırısıdır . ihtiyaç duyduğu en temel hayat kaynağıdır . resmin vazgeçilmezi görüntüler , görüntülerin vazgeçilmezi ise hayattır . hayata bağlılığımız ise bundandır sanırım ...


''orfoz''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...