14 Mayıs 2009 Perşembe

kar beyaz...

çocukluğumda anlatılan bir masal gibi... kar beyaz bir dünya. yeşiller olmuş kar beyazı , griler olmuş kar beyazı , kahverengiler olmuş kar beyazı...bir tek yürekleri beyazlatamadı kar ! karda koşan çocuklarını azarlayan anneler, karda kayan hanımlarına söylenen eşler, karda gidemeyen araçlardaki şoförler, tüketmeye doymayan ''kolik''ler, iş çıkışı yorgun modern köleler, buyurmaktan bıkmayan patron beyler ve hanımefendiler, soğuktan üşüyenler, şömine önünde terleyenler, aç gözlülükle kardeşlerine saldıran ağabeyler , kıskançlıkla eve kapatılan genç kızlar, anne gibi davranmak zorunda bırakılan ev kızları, emekleri sömürülen işçileri, yerin yüz kat altındaki madenciler, bulutların üstündeki hostesler, marketçiler, kimsesizler, hep ''bana''cılar, idealistler, kör gözlüler, hasır altıcılar, yabanıllar, yabancılaşmışlar, onlar, bunlar, şunlar işte kısaca herkesler...yürekleri kömür siyahı, yürekleri ateş kırmızısı, yürekleri petrol karası, yürekleri kanın al rengi...ama yok içlerinde kar beyazı!

sonsuz bir beyazlıkta kaybolmak

kar yağıyor. lapa lapa değil, tıpkı taneli şekerleri andırıyor. yavaş değil ama , ağır ağır. bir kar yığını otobüs durağının üzerinden aşağı kayıyor. içimde kopan çığları anımsatıyor. dakikalardır beklediğim dolmuş gelince , atlayıp da içeri , oturunca bir koltuğa, ayaklarımın ne kadar üşümüş olduğunu fark ediyorum. yolların çamur rengi ve kenarda bıraktıkları geçen arabaların sıçramış çamur lekeleri dışında beyaz bir dünya var dışarıda . sokakların yalnız yüzlerini dolduran, yumuşak bir soğukla beraber. bir müfettişe yazdığım ilk şiirimden sonra , kar yağarken, diye bir şiir yazmıştım daha ilkokuldayken. zenginlerin kayak dünyası, fakirlerin ısınma sıkıntısı, orta hallilerin ortada kalmışlığı, böyle bir şeylerdi konusu işte. sıcacık arabalarında giden zenginler, saatlerce sırada otobüs bekleyen fakirler, tıklım tıkış minibüslere doluşan orta halliler...kar yağıyor , lapa lapa değil, tane tane... kendimi uçsuz bucaksız bir beyazlıkta buz gibi karlara gömülmüş düşlüyorum. o an ne soğuktan donanları hatırlayacağım, ne dünyada bunca acı varken birbirlerini yiyen insanları, ne iki yüzlülükleri, ne hüzünleri, ne şüpheleri, ne korkuları, ne de umutsuzlukları... unutmayacağım, ama bir kenara koyacağım! acımayacak içim bir süre... ve işte o an sonsuz bir beyazlıkta kaybolacağım...

''karabulutlu balık''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...