5 Mayıs 2009 Salı

balık mevsimi...

gün sabaha dönüyordu .ortalık henüz aydınlanmamıştı .karanlık direniyordu ,bırakmıyordu geceyi ,sımsıkı sarılmıştı kollarıyla .ne zaman yaz gidip de sonbahar düşse toprağa ; gece , yazın hıncını gündüzden çıkarmaya başlıyordu .uzun uzun soluyordu karanlığı ... bu her yıl böyle oluyordu . önüne geçmek ne mümkün ...

o sabah gün ağırmadan uyandı . kalkmak her zamankinden zor olmuştu .sabahın soğukluğu yüzünü okşuyordu . yavaşta doğrulup kalktı yatağından ,etrafa bakındı .akşamdan hazırladığı sırt çantasını gördü gözleri . üzüldü ...

kapıdan çıktığında kent , sessizliğin içinde dün gece yağan yağmurun ardından ıslaktı .gün henüz aydınlanmadığından sokağın ışıkları usul usul aydınlatıyordu karanlığı .adımlarını yavaş yavaş atıyordu .ıslaktı yerler . ve o küçük adımlar bile sessiz kentin ortasında büyük gürültüler çıkarmaya yetiyordu . yokuşun ıslak kayganlığından süzülerek indi düzlüğe .uzak mahalleler ışıl ışıl yanıyordu .gökyüzü bu ışıkların üzerinde yeni bir güne hazırlanıyordu .griydi rengi .belki yağmurla uyanacaktı şehir .yağmurları seviyordu bu şehir , yağmurlar da bu şehri ...

tek tük gözüken bir-iki işçinin dışında kimsecikler yoktu ortalıkta .onlar da gece vardiyasından dönüyorlardı .biraz soğuktu .esiyordu hava.yağmurluğunun başlığını usulca örttü kafasına . atkısının düğümünü daha da sıktı .sırtındaki çantaya çekidüzen vererek adımlarını hızlandırdı .geç kalmaması gerekiyordu . aksi halde oldukça geç olurdu her şey için ; yaşamak , sevdalanmak için ...

denize çıkan boş sokaklardan geçerek limana vardığında rüzgar , şiddetini artırmış ,kıyıda güvende olduğunu sanan balıkçı teknelerini dalgalarla usul usul sarsıyordu . bir sallantı vardı denizde . içini de böyle dalgalanma sardı .derin derin soluk aldı .içindeki sular bir türlü durulmuyordu . sırtını denize döndü .ağzından dökülemedi kelimeler .dudaklarının hemen arkasında kaldı .

gün aydınlanırken şehrin ışıkları sonkez göz kırptı geceye .

usulca tekrar denize döndü yüzünü .motorları çalıştırılmış birkaç balıkçı teknesinin arasından geçerek o mavi rengiyle denize eşlik eden lispos adındaki teknenin önünde durdu . kalktığından beri aklına düşmeyen sigaraya uzandı eli . daha fazla dayanamadı . derin bir soluk aldı sigaradan . tekrar döndü yüzünü kente ,son kez bakıp bindi takneye ...

lispos o sabah bütün balıkçı teknelerinden daha erken terketmişti limanı .diğer balıkçılar lisposun bu kadar erken ayrılmasını ,kısa süre önce başlamış olan balık mevsimine yordular .hiç şüphelenmediler . çünkü balık mevsimi o kadar da uzun değildi .ağır soluklar denize değmeden balıklara ulaşmak gerekliydi .yoksa balıklar başka ülkelere ulaşacaklardı ...

lispos ,arkasında bıraktığı şehre bir türkü yazar gibi süzülüyordu dalgalar arasında .deniz de kent gibi sessizce uyuyordu .bir tek o uyumuyordu , bir de balıklar ...

teknede bir hareketlilik yoktu .ağlar olduğu gibi duryordu yerli yerinde . kimsenin balıklarla ilgilendiği de yoktu . bugün , sabahın bu soğuğunda balıklara ilişen olmayacaktı . denize ,bir ayrılık türküsü dinleteceklerdi . balıklara bir dostlarını teslim edeceklerdi . lispos iyice açıldığında ,elinde bir bardak sıcak çayla güverteye çıktı .bir sigara daha yaktı . derin bir nefes çekip sigaradan ; bir yudum aldı çayından ...

hafif yağan yağmura rağmen denizin sonsuzluğu ortasında ezilmekten korkmadan ; geçmişi , tutsaklığı ,zindanları ve uzak şehirlere yollanan sevdalı mektupları düşündü :

''kaçmak gitmek buralardan bir gün ,aynı gökyüzünün altında tekrar geriye dönebilmek için ...sevmek için ,özlemek için buraları ,uzak şehirlerden .türküler ,ağıtlar ...''

diye söylendi durdu rüzgara .çayından son bir yudum daha aldı .

nihayet belirlenen yere gelinmişti .bekleyeceklerdi artık .başka yapacak bir şey kalmamıştı .motor susturuldu .lispos ,rüzgarda sallanan bir uçurtma gibi sarsılıyordu denizin üstünde .

bekledikleri , bir gemiydi ...özgürlüğün gemisi. uzak ülkelerin gemileri buralardan geçip giderlerdi ..

esaretten , zindanların ağır karanlığı karşısında sonsuz bir deniz maviliği...

bir sigara daha yaktı .sonra bir sigara daha kokladı havayı uzun uzun .sıkılıyordu .içinde tarif edemeyeceği bir hüzün vardı .öylece beklemek zor geliyordu .eli kolu bağlıydı .hiçbir şey yapamamanın vermiş olduğu kelepçeleri denize atmak istiyordu .ama bunu yapmaya da gönlü elvermiyordu . çünkü kendi özgürlüğü için denizi ve balıkları tutsak etmiş olacaktı . en çok da onları düşünüyordu . balıklar için üzülüyordu .

bu bekleyişle artan sıkıntı bir tek ,tekneyi saran bu balıklara bulaşmamıştı . oldukça mutluydular .sanki biliyorlardı sırtlarındaki motorda kimin beklediğini .bu balık mevsiminde bu adam kadar özgürdüler bu sabah .onlara ilişen yoktu .hepsi özgürlüğün sarhoşluğundaydılar ...

derken , gemi ufukta belirdi.yavaş yavaş yaklaşıyordu .yaklaştıkça büyüyordu .doğu bloğu gemilerindendi .orağı çekici vardı ,bir de yıldızı .dalgalar bir çarşaf gibi yırtılıyordu geminin önünde. iyice yaklaştığında işaretler verildi .güvertesinde garip bir telaşın başladığı gemi büyük bir gürültüyle durdu .uzun konuşmaların ve çekilen telgrafların cevabı bekleniyordu .artık katlanılmaz olmuştu bir yerlerden bir şeyler beklemek . o kadar uzak da değildi özgürlüğe .heyecanlıydı .beklenen haber nihayet gelmişti ,kabul edilmişti gemiye ...

motordakilerle vedalaştıktan sonra son kez balıklara baktı :

''özgürüz artık '' dedi .
''ama üzülerek özgürleşiyoruz .ayrılarak kavuşuyoruz başka topraklara .unutmayın ,bu balık mevsimi bizi bize yakınlaştırdı .unutmayın şair yoldaşınızı .unutmayın bu şiirleri ,unutmayın türkülerinizi ve sakın unutmayın kavgamızı , ben unutmayacağım !''

dedikten sonra da gemiye bindi . balıklar yoldaşlık ettiler gemiye uzun süre ....

bugün , nâzım'ın yıllar önce binerek bu topraklardan ayrıldığı o gemi ,her sabah usulca yanaşıyor zonguldak limanına ve aynı akşam ayrılıyor kentten .gemi limana yanaşır yanaşmaz , nâzım'ın şiirlerini söyler balıklar .
dinleyin duyacaksınız :

''sen ela gözlerinde yeşil hareler
sen büyük ,güzel ve muzaffer
ve
ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin''

unutmamışlardır şair yoldaşlarını . unutmamışlardır .aslında balıklar ,söylendiği gibi her şeyi unutmazlar . ayrıca sizin bilmediğiniz bir dilleri vardır . biz bu dilin peşindeyiz ...

ya siz ?

''crispos japon balığı''
alıntı : ''n. hikmet ran''

Hiç yorum yok:

birleşin...

çıktı bir gün bir aydın sakalları arasında saklanmış ağzıyla konuştu işçilerle anlattı gerçeği dedi ben memnunum hâlimden ama üzüyor beni s...