karanlık bir gün .yağmur , rüzgar ...camları döven yağmurlar . apartmanın merdivenlerinde durup evlerden gelen seslere kulak ver .bir gitar tınısı , cep telefonuna gelen mesajın sesi ..ve bir tane daha ...çocuk kıkırdamaları ...o daire boş , sessiz ... otobüs durağında sırada bekleyen insanlar , çift katlı yeşil otobüs .herkes mi biniyor ? yağmur damlaları yine yalnız .
bir kadın :
''yeni mi geçti ki otobüs , hep camdan baktım halbuki '' ...ben de baktım .ama herkes yeşil otobüse bindi gitti .
benim camım şurası , hani şu altı üstü boş olan . üst komşularım dün akşam taşındı .
bir kadın :
''yeni mi geçti ki otobüs , hep camdan baktım halbuki '' ...ben de baktım .ama herkes yeşil otobüse bindi gitti .
benim camım şurası , hani şu altı üstü boş olan . üst komşularım dün akşam taşındı .
apartmanda iki daire boş : biri altım , biri üstüm .
çocuğun koşturmalarını duymayacağım artık , adamın karısını ve çocuğunu dövüşünü ya da onlara bağırışını da ...sessiz bir ev sessiz komşular . olmayan komşular . kendi yalnızlığım içinde kaybolacağım ...
otobüste sessiz yüzler . kimi birbirini her gün görüyor ama bakmıyor , tanımıyorlar . hepsi sessiz hepsi boş izliyor çevresini . işlerini , aşlarını , aşklarını , sağlıklarını , okullarını ; yani yalnız ve yalnız kendi hayatlarını düşünüyorlar .
caminin minaresi yalnız . cami önünde orta yaşlı bir kadın , pazardan aldığı meyve ve sebzeyi taşımakta zorlanıyor ama torbalarını taşıyacak bir kimsesi yok . yalnızlık ...kalabalığın ortasında yalnızlığında kaybolan insanlar ...işte modern dünya . yarı zamanlı , iki yüzlü ilişkiler . her gün gördüğünüz insana bile yabancılaştıran yaşam tarzı ...
güneş ; gökyüzünün yalnız prensi .
şimdi beni ısıtıyor , ama birazdan bir bulutun arkasında kaybolunca unutacağım bir sıcaklık bu . işte bu günün ilişkileri de böyle ; yanındayken varolan , uzaktayken unutulan duygular ...
senin bir yerlerde varolduğunu bilmek ; neden bana yanımdayken hissettiğim gibi hissettirmiyor ??
metronun yalnız yüzleri . metrolar çufçuf gitse , yine böyle yalnız olur mu bu yüzler ? bu uğultu o yüzleri daha da sessizleştiriyor . arada konuşan arkadaşlar , tanıdıklar . ama sözleri , gözlerinin sessizliğini bastıramıyor . ve herkes durakları söyleyen o megafondaki ses kadar yalnız , bu kalabalık vagonda . asık suratlar , sallanan bacaklar , donuk bakışlar . orada değil bu yüzler aslında . yalnızlıklarında kaybolmuşlar ...
açılıp kapanan kapılar . inenler , binenler . ding dong sesi her durakta . tünellerde , kesik kesik duran ışıklar . gökyüzünde beyaz mavi bulutlar . akıp giden binalar ve ara ara duraklar . hepsi bir şeyler söylemek istiyor sanki . hayat akıp gidiyor ama bir sürü istasyon var aslında . ne zaman bu akışta bir parça olacaksın ; ne zaman inip dışarıdan bakacaksın bu akışa ? . ne zaman dur diyeceksin ? senin elinde aslında !
yanımdaki kadın derin bir iç çekti . sıcaktan mı ,yorgunluktan mı ,yoksa peşini bırakmayan sıkıntılardan mı ? hiçbir zaman bilemeyeceğim , çünkü o kendi yalnızlığında inecek ; ben kendi yalnızlığımda ineceğim ...ve yalnızlıklarımızda kaybolacağız bir kez daha .
karşımda oturan gencin üzerinde bir el örgüsü hırka var , atkısıyla beraber , aynı yünden ...belki onun için özel örülmüştür . kim bilir belki annesi belki nişanlısı örmüştür . ama vagondaki herkesin üstünde makina işi , hazır giysiler var . artık kimse eskisi gibi dikmiyor , örmüyor . hazırı var ya ! bizi kendi yalnızlığımıza mahkum eden ''hazır '' lar . hazır giysiler , hazır yemekler , hazır yaşamlar . parayla satın alınan güzellikler , neşeler , heyecanlar , ümitler , yaşamlar ...
yalnızlığıma gömülüyorum bir kez daha . ben çocukken bize el örgüsü kazaklar giydirirlerdi . anneannem örerdi , annem örerdi , teyzem örerdi . ama artık kimse örmüyor ...ve metro son istasyona geliyor .şimdi onun yalnız kalma zamanı .
dolmuşun yalnız koltuğu benim , hazır merdivenlerden çıkıp ; güvenparkın yalnız insanları arasından yürüdüm .
arkadaşı ya da kardeşi ona hikayeler anlatırken , gözü önüne yığdığı çikolataları satacak , müşteri kollayan kızın ; elinde koca bir demet kırmızı çiçekle , kim bilir kimi bekleyen çocuğun yalnızlığı ...ve dolmuş şoförünün yalnızlığı ... dolmuşun yalnız koltuğunda , en önde oturup bu hızlı gidişatı ,her şeyin bir anda geride kalışını dondurmaya çalışan ve yalnızlığı doldurmaya çabalayan ,benim yalnızlığım ...
evrendeki dünyamız , dünyadaki kıtamız , kıtamızdaki ülkemiz , ülkemizdeki bizler..tek tek ve tümümüz yalnızız !!
asla kendini tutma , ağla !
bırak öğrensin dünya acılarını
hissetmeye çalışsın duygularını
varsın gelsin yanında olsunlar ,
gözleri dolsun , seninle ağlasınlar
acı nedir öğrensinler ,
sevgiyi , aşkı hissetsinler
ne olur , lütfen
ağla !
''karabulutlu balık''
otobüste sessiz yüzler . kimi birbirini her gün görüyor ama bakmıyor , tanımıyorlar . hepsi sessiz hepsi boş izliyor çevresini . işlerini , aşlarını , aşklarını , sağlıklarını , okullarını ; yani yalnız ve yalnız kendi hayatlarını düşünüyorlar .
caminin minaresi yalnız . cami önünde orta yaşlı bir kadın , pazardan aldığı meyve ve sebzeyi taşımakta zorlanıyor ama torbalarını taşıyacak bir kimsesi yok . yalnızlık ...kalabalığın ortasında yalnızlığında kaybolan insanlar ...işte modern dünya . yarı zamanlı , iki yüzlü ilişkiler . her gün gördüğünüz insana bile yabancılaştıran yaşam tarzı ...
güneş ; gökyüzünün yalnız prensi .
şimdi beni ısıtıyor , ama birazdan bir bulutun arkasında kaybolunca unutacağım bir sıcaklık bu . işte bu günün ilişkileri de böyle ; yanındayken varolan , uzaktayken unutulan duygular ...
senin bir yerlerde varolduğunu bilmek ; neden bana yanımdayken hissettiğim gibi hissettirmiyor ??
metronun yalnız yüzleri . metrolar çufçuf gitse , yine böyle yalnız olur mu bu yüzler ? bu uğultu o yüzleri daha da sessizleştiriyor . arada konuşan arkadaşlar , tanıdıklar . ama sözleri , gözlerinin sessizliğini bastıramıyor . ve herkes durakları söyleyen o megafondaki ses kadar yalnız , bu kalabalık vagonda . asık suratlar , sallanan bacaklar , donuk bakışlar . orada değil bu yüzler aslında . yalnızlıklarında kaybolmuşlar ...
açılıp kapanan kapılar . inenler , binenler . ding dong sesi her durakta . tünellerde , kesik kesik duran ışıklar . gökyüzünde beyaz mavi bulutlar . akıp giden binalar ve ara ara duraklar . hepsi bir şeyler söylemek istiyor sanki . hayat akıp gidiyor ama bir sürü istasyon var aslında . ne zaman bu akışta bir parça olacaksın ; ne zaman inip dışarıdan bakacaksın bu akışa ? . ne zaman dur diyeceksin ? senin elinde aslında !
yanımdaki kadın derin bir iç çekti . sıcaktan mı ,yorgunluktan mı ,yoksa peşini bırakmayan sıkıntılardan mı ? hiçbir zaman bilemeyeceğim , çünkü o kendi yalnızlığında inecek ; ben kendi yalnızlığımda ineceğim ...ve yalnızlıklarımızda kaybolacağız bir kez daha .
karşımda oturan gencin üzerinde bir el örgüsü hırka var , atkısıyla beraber , aynı yünden ...belki onun için özel örülmüştür . kim bilir belki annesi belki nişanlısı örmüştür . ama vagondaki herkesin üstünde makina işi , hazır giysiler var . artık kimse eskisi gibi dikmiyor , örmüyor . hazırı var ya ! bizi kendi yalnızlığımıza mahkum eden ''hazır '' lar . hazır giysiler , hazır yemekler , hazır yaşamlar . parayla satın alınan güzellikler , neşeler , heyecanlar , ümitler , yaşamlar ...
yalnızlığıma gömülüyorum bir kez daha . ben çocukken bize el örgüsü kazaklar giydirirlerdi . anneannem örerdi , annem örerdi , teyzem örerdi . ama artık kimse örmüyor ...ve metro son istasyona geliyor .şimdi onun yalnız kalma zamanı .
dolmuşun yalnız koltuğu benim , hazır merdivenlerden çıkıp ; güvenparkın yalnız insanları arasından yürüdüm .
arkadaşı ya da kardeşi ona hikayeler anlatırken , gözü önüne yığdığı çikolataları satacak , müşteri kollayan kızın ; elinde koca bir demet kırmızı çiçekle , kim bilir kimi bekleyen çocuğun yalnızlığı ...ve dolmuş şoförünün yalnızlığı ... dolmuşun yalnız koltuğunda , en önde oturup bu hızlı gidişatı ,her şeyin bir anda geride kalışını dondurmaya çalışan ve yalnızlığı doldurmaya çabalayan ,benim yalnızlığım ...
evrendeki dünyamız , dünyadaki kıtamız , kıtamızdaki ülkemiz , ülkemizdeki bizler..tek tek ve tümümüz yalnızız !!
asla kendini tutma , ağla !
bırak öğrensin dünya acılarını
hissetmeye çalışsın duygularını
varsın gelsin yanında olsunlar ,
gözleri dolsun , seninle ağlasınlar
acı nedir öğrensinler ,
sevgiyi , aşkı hissetsinler
ne olur , lütfen
ağla !
''karabulutlu balık''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder