bugün günlerden cumartesi , 23 nisan 2005 ulusal egemenlik ve çocuk bayramı . ama dışarda neler oluyor hiç bilmiyorum . ders çalışacaktım güya . erken kalktım ama , yapamadım ...
dün gazete okuyordum . 21 nisan 2005'te kütahya-gediz'e 30 km. uzaktaki gökler beldesinde , linyit işletmesine bağlı kömür ocağında , gece 12:00 sıralarında bir patlama olduğu haberi gözüme çarpmıştı . grizu patlamasıydı bu ! "350 metre"de... 350 metre derinlikte çalışan 16 işçi ve bir mühendis göçük altında kalmıştı . yani gece vardiyasının hemen hemen hepsi !... allah'ım ne büyük bir facia ! işçilerin yakınları , umut bekleyen bakışları , bir kişinin ağzından çıkacak ''kurtuldular'' lafına muhtaç bir şekilde etrafı inceliyorlardı sanki . ama ne yazık ki uzun süren çalışmalar sonucunda sadece kömürden kapkara olmuş bedenler çıkarılıyordu ; ailesini geçindirmek için ölüme her gün gittikleri , ekmeklerini çıkardıkları o yerden ...
çok iyi bilirim o duyguyu . her gün babanı işe yollarsın , ama bu iş öyle bir iş değil . yarına sağ gelip gelmeyeceğini bilmediğin bir iştir bu . arkasından dualarla yolcularsın . sabaha kadar uyuyamazsın .''babam şimdi yerin altında kazma kürek sallıyor ,ben nasıl yatayım '' dersin ...sabah ya da gece birkaç dakika geç kalsa , hemen paniğe kapılırsın . ''niye gelmedi ? ne oldu acaba ? çoktan gelmeliydi ? yolda mıdır ? çıkmış mıdır yerin altından ? '' diye sorular sorarsın kendine . dışarıda ayak sesleri ya da öksürdüğünü duyduğun anda dünyalar senindir ! (babamın geldiğini öksürmesinden anlarız biz )
bir gün yine geç kaldı babam , gündüz vardiyasındayken . saat 15:00 te gitti , gece 12:00 de dönmesi gerekiyordu , saat 12:30 olmuştu ama kapı hala çalmamıştı . uzaktan ne bir öksürme ne de bir ayak sesi geliyordu . iş yerini aradık , hala yeraltındaymış . kafesleri bozulmuş , yukarı çıkamamışlar . gece vardiyasının işçileri onların çıkmasını bekliyorlarmış , o zindan gibi yere girmek için . babamlar gecikince, gece işçileri de, kendileri için getirdikleri ekmekleri kuyudan aşağıya atmışlar nereye gittiğini bilmeden . kuyunun içi zindan gibi ve çok derin , görmek imkansız yani ...babam ve arkadaşları , kömürlü ellerle saldırmışlar ekmeklere ; ekmeğin , ellerinde ne hale geldiğine aldırmadan . bazen kömürü de yutuyorlarmış beraberinde , bunu da , ağızlarına gelen kara toz parçacıklarının kırıntısından anlıyorlarmış . çünkü sadece birbirlerinin gözbebeklerini görebiliyorlarmış o anda .
neyse o gün babam sabah 5:00 e doğru geldi eve .bizim halimizi siz tahmin edin artık .her gün bu şekilde kim yaşayabilir , siz söyleyin ?..
yine bundan 13 yıl önce ,yani 3 mart 1992de babam her zamanki gibi işe gitmişti .gece vardiyasındaydı bu kez .bu vardiya 23:00 ile 06:00 arasındaydı .babam da vardiyadan dönmüş uyuyordu .biz de evin içinde ,mümkün olduğunca ses çıkarmadan dolanıyorduk .evin sessizliğini telefon sesi bozmuştu .arayan ,babamın iş arkadaşıydı .babamdan bugünlük onun yerine gündüz vardiyasına gitmesini istemişti .yani değiş tokuş yapacaklardı vardiyalar arasında .bu arkadaşıyla arasıra böyle değişmeler olurdu .kabul etti babam da bu isteği tabi . ve apar topar giyinip arkadaşının yerine işe gitti...
gece olunca da ,arkadaşı babamın yerine gece vardiyasına gelmişti .görüşmüşler orada ,sonra babam eve ; arkadaşı da yeraltına gitmişti .babam eve varır varmaz telefon çaldı yine .''ocakta grizu patlaması '' olmuştu ! babam içeri yeni girmişti ki ,apar topar tekrar iş yerine döndü .haberi duyan yollara dökülmüştü ,herkes feryat ediyordu . ne olduğunu kavrayamıyorduk , şaşkındık . ocağa gittik . kapının önünde , çıkan kömür karası cesetleri tanımaya çalışıyorduk .babam arkadaşını arıyordu .yoktu ...bulamıyordu ...neredeydi ?. ona bir şey olursa ne yapardı ? .onun yerine babam olsaydı orada , ne olurdu ? biz ne yapardık ? ''allahım ne olur bir şey olmamış olsun adama '' dedim içimden ...
sonunda , kömürün arasına sıkışmış bir vaziyette bulundu .yaşıyordu . nefes alıyordu ,nefes alabiliyordu adam .çok sevinmiştik ...
fakat o gün 236 kişi hayatını kaybetmişti ! 236 can ,bir gecede yok olmuştu ...geride ,gözü yaşlı analar ,babalar , yetim çocuklar bırakrak .çoğu arkadaşım , babasız kalmıştı . bir akrabamız ölmüştü o gece .karısı yeni doğum yapmış bir komşumuz ,evine dönmemişti o gece ...bir faciaydı , grizu faciası !!
buraya ,
yani zonguldak'a üniversite okumaya gelen arkadaşlar
biliyorum , çoğunuz burayı beğenmiyorsunuz
niye ?
küçük bir şehir diye !
niye ?
her yer kömür diye !
niye ?
hayat yok diye !
evet burası küçük bir kömür kenti ama buradakilerin hayatı hayat değil mi peki ? onlar nasıl yaşıyor ; biz nasıl yaşıyoruz sizce?
unutmayın ki , üniversite okumak demek , aileden uzak bir yerde gününü gün etmek değildir .okumak , bir şeyler öğrenebilmek , yeni hayatlar tanıyabilmek ,bunlardan yola çıkarak kendini yetiştirebilmek ,olgunlaşmak ,bunlardan ders çıkarmak ve ayaklarının üzerinde durmayı öğrenebilmektir .
tabi ki biraz da buranın yerli halkına saygılı olmayı bilmektir .
ne alaka ?
o alaka işte ...
23.04.05
''konuk balık''
dün gazete okuyordum . 21 nisan 2005'te kütahya-gediz'e 30 km. uzaktaki gökler beldesinde , linyit işletmesine bağlı kömür ocağında , gece 12:00 sıralarında bir patlama olduğu haberi gözüme çarpmıştı . grizu patlamasıydı bu ! "350 metre"de... 350 metre derinlikte çalışan 16 işçi ve bir mühendis göçük altında kalmıştı . yani gece vardiyasının hemen hemen hepsi !... allah'ım ne büyük bir facia ! işçilerin yakınları , umut bekleyen bakışları , bir kişinin ağzından çıkacak ''kurtuldular'' lafına muhtaç bir şekilde etrafı inceliyorlardı sanki . ama ne yazık ki uzun süren çalışmalar sonucunda sadece kömürden kapkara olmuş bedenler çıkarılıyordu ; ailesini geçindirmek için ölüme her gün gittikleri , ekmeklerini çıkardıkları o yerden ...
çok iyi bilirim o duyguyu . her gün babanı işe yollarsın , ama bu iş öyle bir iş değil . yarına sağ gelip gelmeyeceğini bilmediğin bir iştir bu . arkasından dualarla yolcularsın . sabaha kadar uyuyamazsın .''babam şimdi yerin altında kazma kürek sallıyor ,ben nasıl yatayım '' dersin ...sabah ya da gece birkaç dakika geç kalsa , hemen paniğe kapılırsın . ''niye gelmedi ? ne oldu acaba ? çoktan gelmeliydi ? yolda mıdır ? çıkmış mıdır yerin altından ? '' diye sorular sorarsın kendine . dışarıda ayak sesleri ya da öksürdüğünü duyduğun anda dünyalar senindir ! (babamın geldiğini öksürmesinden anlarız biz )
bir gün yine geç kaldı babam , gündüz vardiyasındayken . saat 15:00 te gitti , gece 12:00 de dönmesi gerekiyordu , saat 12:30 olmuştu ama kapı hala çalmamıştı . uzaktan ne bir öksürme ne de bir ayak sesi geliyordu . iş yerini aradık , hala yeraltındaymış . kafesleri bozulmuş , yukarı çıkamamışlar . gece vardiyasının işçileri onların çıkmasını bekliyorlarmış , o zindan gibi yere girmek için . babamlar gecikince, gece işçileri de, kendileri için getirdikleri ekmekleri kuyudan aşağıya atmışlar nereye gittiğini bilmeden . kuyunun içi zindan gibi ve çok derin , görmek imkansız yani ...babam ve arkadaşları , kömürlü ellerle saldırmışlar ekmeklere ; ekmeğin , ellerinde ne hale geldiğine aldırmadan . bazen kömürü de yutuyorlarmış beraberinde , bunu da , ağızlarına gelen kara toz parçacıklarının kırıntısından anlıyorlarmış . çünkü sadece birbirlerinin gözbebeklerini görebiliyorlarmış o anda .
neyse o gün babam sabah 5:00 e doğru geldi eve .bizim halimizi siz tahmin edin artık .her gün bu şekilde kim yaşayabilir , siz söyleyin ?..
yine bundan 13 yıl önce ,yani 3 mart 1992de babam her zamanki gibi işe gitmişti .gece vardiyasındaydı bu kez .bu vardiya 23:00 ile 06:00 arasındaydı .babam da vardiyadan dönmüş uyuyordu .biz de evin içinde ,mümkün olduğunca ses çıkarmadan dolanıyorduk .evin sessizliğini telefon sesi bozmuştu .arayan ,babamın iş arkadaşıydı .babamdan bugünlük onun yerine gündüz vardiyasına gitmesini istemişti .yani değiş tokuş yapacaklardı vardiyalar arasında .bu arkadaşıyla arasıra böyle değişmeler olurdu .kabul etti babam da bu isteği tabi . ve apar topar giyinip arkadaşının yerine işe gitti...
gece olunca da ,arkadaşı babamın yerine gece vardiyasına gelmişti .görüşmüşler orada ,sonra babam eve ; arkadaşı da yeraltına gitmişti .babam eve varır varmaz telefon çaldı yine .''ocakta grizu patlaması '' olmuştu ! babam içeri yeni girmişti ki ,apar topar tekrar iş yerine döndü .haberi duyan yollara dökülmüştü ,herkes feryat ediyordu . ne olduğunu kavrayamıyorduk , şaşkındık . ocağa gittik . kapının önünde , çıkan kömür karası cesetleri tanımaya çalışıyorduk .babam arkadaşını arıyordu .yoktu ...bulamıyordu ...neredeydi ?. ona bir şey olursa ne yapardı ? .onun yerine babam olsaydı orada , ne olurdu ? biz ne yapardık ? ''allahım ne olur bir şey olmamış olsun adama '' dedim içimden ...
sonunda , kömürün arasına sıkışmış bir vaziyette bulundu .yaşıyordu . nefes alıyordu ,nefes alabiliyordu adam .çok sevinmiştik ...
fakat o gün 236 kişi hayatını kaybetmişti ! 236 can ,bir gecede yok olmuştu ...geride ,gözü yaşlı analar ,babalar , yetim çocuklar bırakrak .çoğu arkadaşım , babasız kalmıştı . bir akrabamız ölmüştü o gece .karısı yeni doğum yapmış bir komşumuz ,evine dönmemişti o gece ...bir faciaydı , grizu faciası !!
buraya ,
yani zonguldak'a üniversite okumaya gelen arkadaşlar
biliyorum , çoğunuz burayı beğenmiyorsunuz
niye ?
küçük bir şehir diye !
niye ?
her yer kömür diye !
niye ?
hayat yok diye !
evet burası küçük bir kömür kenti ama buradakilerin hayatı hayat değil mi peki ? onlar nasıl yaşıyor ; biz nasıl yaşıyoruz sizce?
unutmayın ki , üniversite okumak demek , aileden uzak bir yerde gününü gün etmek değildir .okumak , bir şeyler öğrenebilmek , yeni hayatlar tanıyabilmek ,bunlardan yola çıkarak kendini yetiştirebilmek ,olgunlaşmak ,bunlardan ders çıkarmak ve ayaklarının üzerinde durmayı öğrenebilmektir .
tabi ki biraz da buranın yerli halkına saygılı olmayı bilmektir .
ne alaka ?
o alaka işte ...
23.04.05
''konuk balık''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder