mektup yazmakta her zaman zorlanmışımdır . çünkü mektuplar benim için bir haberleşme aracından çok bir edebiyat koludur . değerini vermek gerekir . ama şunu biliyorum ki maktupları bir zorunluluk olarak yazmıyorsan , yani mektup yazmış olmak için mektup yazmıyorsan ve gerçekten söylemek istediğin şeyler varsa çok da zorlanmazsın aslında edebi bir mektup yazmakta...
karşındakine -belki bir sevgili ya da dost- söylemek istediklerini çoğu zaman söyleyemezsin mektuplarda . tutarsın duygularını . ama bu duygular yazılmamış olsalar da siner kokusu büsbütün mektuba . okurken , satır aralarında sıkışıp kalmış , yazılmamış , ama bir şekilde anlatılmış duyguları - cümlelerin arkasındaki gerçek duyguları- keşfe çıkmak büyük tad verir insana ...tıpkı çek yazar franz kafka'nın ''milena'ya mektuplar'' ında olduğu gibi .
kafka'nın almanca yazdığı eserleri , milena'nın çek diline çevirmesiyle başladı tanışmaları . kafka , ciğer hastalığından dolayı meran'da ; milena ise viyana'daydı 1920 yılında . birbirlerini görmeden mektuplaşmaya başlamışlar , dostça başlayan mektuplar kısa sürede tutkulu bir aşka dönüşmüştü . bu aşk ise yalnızca mektuplarda kaldı . çünkü üç yıl süren mektuplaşmalar süresince , sadece iki ya da üç defa görüşebildikleri anlaşılıyor mektuplardan . aslında iyi ki görüşmemişler diyorum . yoksa bu büyük yazarın bu güzel , tutkulu , endişelerle ve kimi zaman delirmenin sınırındaki duygularla dolu mektuplarından mahrum kalabilirdik ...
ve o mektuplardan sadece bir tanesi :
'' perşembe gecesi
bugün hiçbir şey yapamadım ...oturdum ,birkaç kitap karıştırdım o kadar ...önemli bir şey yapamadım .şakaklarımın için için zonklamasını dinledim arada . bütün gün mektuplarınla didindim ...üzüntü , sevgi ve dert içindeyim ; kesin olmayan bir şeye karşı , bilinmeyen bir korkuyla kaplıydı yüreğim ...
kesin olmayışının nedeni ,gücümü aşmasından geliyor .oysa yalnız bir kez okumuştum mektuplarını ,bir daha okumayı alamıyordum göze .bir yarım sayfa yer var ki , onu hiç okumadım daha . bu olağanüstü ,bu öldürücü gerginlikte yaşamanın en doğru yol olduğunu anlamak istemeyiz de ; gevşetmeye yelteniriz bu gerginliği (sen de buna benzer bir şey söylemiştin ,o zamanlar alay etmek istemiştim seninle ) , düşüncesiz bir hayvan gibi çırpınır ,kurtarırız kendimizi . (oysa hayvanlar gibi de severiz düşüncesizliği ) ...ama sözde kurtarırız ;kudurmuş ,yolunu şaşırmış elektrik akımları içimize boşalır ,sarsılır ,yanarız oysa . neler söylemek istiyorum bununla ,farkında değilim ..yakınıyorsun milena , sözle değil ,susarak yakınıyorsun mektuplarında. bir yerinden yakalamak istiyorum onları . bana yönelmiş olduklarından ,yakalayabilirim de ...bu karanlıklarda bile seninle eş düşünüde olabilmek ! şaşılacak kadar güzel değil mi ?yanıldığımı da sanmıyorum .''
karşındakine -belki bir sevgili ya da dost- söylemek istediklerini çoğu zaman söyleyemezsin mektuplarda . tutarsın duygularını . ama bu duygular yazılmamış olsalar da siner kokusu büsbütün mektuba . okurken , satır aralarında sıkışıp kalmış , yazılmamış , ama bir şekilde anlatılmış duyguları - cümlelerin arkasındaki gerçek duyguları- keşfe çıkmak büyük tad verir insana ...tıpkı çek yazar franz kafka'nın ''milena'ya mektuplar'' ında olduğu gibi .
kafka'nın almanca yazdığı eserleri , milena'nın çek diline çevirmesiyle başladı tanışmaları . kafka , ciğer hastalığından dolayı meran'da ; milena ise viyana'daydı 1920 yılında . birbirlerini görmeden mektuplaşmaya başlamışlar , dostça başlayan mektuplar kısa sürede tutkulu bir aşka dönüşmüştü . bu aşk ise yalnızca mektuplarda kaldı . çünkü üç yıl süren mektuplaşmalar süresince , sadece iki ya da üç defa görüşebildikleri anlaşılıyor mektuplardan . aslında iyi ki görüşmemişler diyorum . yoksa bu büyük yazarın bu güzel , tutkulu , endişelerle ve kimi zaman delirmenin sınırındaki duygularla dolu mektuplarından mahrum kalabilirdik ...
ve o mektuplardan sadece bir tanesi :
'' perşembe gecesi
bugün hiçbir şey yapamadım ...oturdum ,birkaç kitap karıştırdım o kadar ...önemli bir şey yapamadım .şakaklarımın için için zonklamasını dinledim arada . bütün gün mektuplarınla didindim ...üzüntü , sevgi ve dert içindeyim ; kesin olmayan bir şeye karşı , bilinmeyen bir korkuyla kaplıydı yüreğim ...
kesin olmayışının nedeni ,gücümü aşmasından geliyor .oysa yalnız bir kez okumuştum mektuplarını ,bir daha okumayı alamıyordum göze .bir yarım sayfa yer var ki , onu hiç okumadım daha . bu olağanüstü ,bu öldürücü gerginlikte yaşamanın en doğru yol olduğunu anlamak istemeyiz de ; gevşetmeye yelteniriz bu gerginliği (sen de buna benzer bir şey söylemiştin ,o zamanlar alay etmek istemiştim seninle ) , düşüncesiz bir hayvan gibi çırpınır ,kurtarırız kendimizi . (oysa hayvanlar gibi de severiz düşüncesizliği ) ...ama sözde kurtarırız ;kudurmuş ,yolunu şaşırmış elektrik akımları içimize boşalır ,sarsılır ,yanarız oysa . neler söylemek istiyorum bununla ,farkında değilim ..yakınıyorsun milena , sözle değil ,susarak yakınıyorsun mektuplarında. bir yerinden yakalamak istiyorum onları . bana yönelmiş olduklarından ,yakalayabilirim de ...bu karanlıklarda bile seninle eş düşünüde olabilmek ! şaşılacak kadar güzel değil mi ?yanıldığımı da sanmıyorum .''
''zargana''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder